#Dopamin Eksikliği Belirtileri:
Explore tagged Tumblr posts
Text
Dopamin Nedir, Dopamin Detoksu Nasıl Yapılır?
Dopamin nedir? Vücudumuzda mutlaka bulunması gereken, ancak hem azlığı hem de fazlalığı sorun oluşturabilen özel bir kimyasal olan dopamin, beyin nöronları tarafından salınan bir nörotransmiter. Hafızadan motivasyona, hareketten ruh haline, beynin birçok bölümünde etkileri görülen dopaminin vücudumuzda dengeli bir miktarda bulunuyor olması ise oldukça önemli. Aksi halde odaklanma sorunlarından…
#Dopamin detoksu nasıl yapılır?#Dopamin eksikliği belirtileri#Dopamin fazlalığı belirtileri#Dopamin ne işe yarar#Dopamin nedir
0 notes
Text
Huzursuz Bacak Sendromu: Uykunuzu Kaçırır, Yaşam Kalitenizi Düşürür!
Huzursuz bacak sendromu, her yaştan insanı etkileyebilen ve özellikle akşam saatlerinde ve gece uyku öncesinde şiddetlenen bir huzursuzluk hissi ile kendini gösteren bir durumdur. Bu his, bacaklarda hareket etme ihtiyacı uyandırır ve sürekli hareket ettirme gereksinimine yol açar. Hareket etmek geçici bir rahatlama sağlasa da huzursuzluk genellikle geri döner. Uzmanlar, bu sendromun uyku problemlerine yol açtığını ve özellikle demir eksikliği, tiroid fonksiyon bozukluğu, şeker hastalığı ve gebelik gibi durumlarda ortaya çıkma riskinin arttığını belirtiyor.
Demir Eksikliği Gebelikte Tehlikeli
Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Barış Metin, huzursuz bacak sendromunun gebelikte sıkça görüldüğünü ve demir depolarının yetersizliğinin bu sendroma ve uyku problemlerine yol açabileceğini vurguluyor. Prof. Dr. Metin, her zaman altında demir eksikliği yatmadığını, B grubu vitamin eksikliği gibi diğer beslenme eksikliklerinin de etkili olabileceğini söylüyor.
Altta Yatan Nedenler Belirlenmeli
Huzursuz bacak sendromu ile başa çıkmak için öncelikle altta yatan nedenlerin belirlenmesi ve tedavi edilmesi önemlidir. Demir eksikliği veya vitamin eksikliği gibi beslenme eksiklikleri varsa, takviye edilmesi önerilir. Bu önlemlere rağmen belirtiler düzelmiyorsa veya altta yatan nedenler yoksa ilaç tedavisi gerekebilir.
İlaçlar Dopamin Miktarını Arttırıyor
Huzursuz bacak sendromunda sıklıkla kullanılan ilaçlar, beyindeki dopamin miktarını arttıran ilaçlardır. Bu ilaçlar, Parkinson hastalığının tedavisinde de kullanılan ilaçlardır ve genellikle birinci basamak tedavisi olarak kullanılır.
Beslenme ve Uyku Hijyeni Önemli
Huzursuz bacak sendromu ile başa çıkmak için beslenme alışkanlıklarını gözden geçirmek ve belirli besinleri tüketme veya tüketmemenin önemli bir rol oynadığını dile getiren Prof. Dr. Barış Metin, akşam saatlerinde ağır yemeklerden ve kafeinli içeceklerden kaçınmanın önemli olduğunu söylüyor. Düzenli uyku düzeni ve uyku hijyeni uygulamaları da belirtileri hafifletebilir. Bu, düzenli saatlerde uyuma ve uyanma, akşam saatlerinde uyarıcı maddelerden kaçınma ve rahatlatıcı aktiviteler yapma gibi alışkanlıkları içerir.
Egzersiz Geçici Rahatlama Sağlar
Huzursuz bacak sendromu, birçok insanda hareket etme dürtüsü oluşturabilir. Bu dürtüyle birlikte insanlar sıklıkla egzersiz yaparak huzursuzluğu hafifletmeye çalışırlar. Ancak, bu geçici bir rahatlama sağlayabilir ve kalıcı bir çözüm olmayabilir. Yürüyüş yapmak, bisiklete binmek veya düzenli aerobik egzersizler yapmak genel uyku kalitesini artırabilir.
Antidepresanlar Dikkat Edilmeli
Antidepresanlar gibi bazı ilaçlar huzursuz bacak sendromuna neden olabilir veya belirtileri kötüleştirebilir. Bu durumda, psikiyatri hekimine danışmak ve ilaç tedavisini yeniden değerlendirmek önemlidir. (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı) Read the full article
0 notes
Text
Tablet Bağımlılığı
Tablet bağımlılığı tablet, telefon ve bilgisayar gibi elektronik ürünlerin fazlaca kullanılmasıyla meydana gelen bir bağımlılık türüdür. Tablet ve telefon bağımlılığı özellikle küçük yaştaki çocuklarda sıklıkla karşılaşılan bir durum haline gelmiştir. Aileler çocuklarını oyalamak ya da biraz olsun kendilerine vakit ayırabilmek adına çocuklarına tablet ve telefon vermekte, bu cihazlarda yer alan oyunları oynamalarına izin vermekte ya da sosyal medyayı açık bir şekilde önlerine koymaktadır. Hatta bazı aileler küçük çocuklarının kullanması için tablet bile almaktadır. Bu gibi durumlar tablet bağımlılığına neden olmaktadır. Özellikle çocuklar, küçük yaştan itibaren annesi babası tarafından verilen bu cihazlara güçlü bir bağımlılık geliştirmeye başlarlar. Evden çıkıp oyun oynamak, ailesinin sözünü dinlemek ya da yapması gerekenleri gerçekleştirmek yerine tüm günlerini tablet ile geçirmektedirler. Bu durum çocukların hem zekasını hem de sosyal becerilerini önemli ölçüde etkileyen faktörlerden biridir. Aileler çoğu zaman çocukların bu tablet bağımlılığını önlemek adın bir girişimde bulunmamakta ve çocukları kendi hallerine bırakmaktadırlar. Bu davranış daha büyük sorunlara yol açabilmektedir.
çocuklarda tablet bağımlılığı
Çocuklarda Tablet Bağımlılığı
Çocuklarda tablet bağımlılığı teknolojinin gelişmesi ve mobil cihazların hayatımızın önemli bir parçası haline gelmesi nedeniyle oldukça sık rastlanan bir durum haline gelmiştir. Sadece alkol, kafein ya da nikotin barındıran ürünler bağımlılık yapmaz. İnsanlar herhangi bir şeye karşı bağımlılık geliştirebilmektedirler. Bağımlılıkların ortaya çıkmasının nedeni dopamin hücresidir. Bağımlılığa neden olacak bir şeyin kullanım sıklığı ve süresi, beyindeki dopamin hormonunun zamanla bozulmasına yol açmaktadır. Beyin, gerekli dopamin için o şeye ihtiyaç duyar ve dolayısıyla bağımlılık ortaya çıkar. Çocukların tablet bağımlısı olmaması için ailelerin bu konuda dikkatli davranması gerekmektedir. Çocuk yetiştirmek, özellikle çocukların hareketli ya da hiperaktif olması durumlarında oldukça zordur. Ancak çocukları baştan savmak ya da oyalamak için bu tür teknolojik cihazların verilmemesi gerekir. Bu cihazlar yerine çocuklar için geliştirilen ürünler kullanılabilir. Tablet bağımlılığı ileri zamanlarda dikkat dağınıklığına, sosyal becerilerde dengesizliğe ve daha pek çok soruna yol açabilmektedir. Çocukların çocuk olmaları gerektiği yaşta sosyal medya, elektronik aletler üzerinden oynanan oyunlar ve internet kullanımı onların eline sınırsız bir şekilde kesinlikle verilmemelidir. Çünkü ileriki yaşlarda bu cihazlara olan bağımlılık daha da güçlenebilir. Ayrıca çocuklar, tabletler ve internet aracılığıyla o yaşta maruz kalmamaları gereken şiddet, pornografi, yetişkinlere yönelik mizah içerikleri ve benzeri içeriklere maruz kalabilirler. Bu durumda eleştirilmesi gereken kişiler, kontrolsüz bir şekilde çocuğa tablet kullanma hakkı veren ebeveynlerdir.
Tablet Bağımlılığı Belirtileri
Tablet bağımlılığı belirtileri her yaşta farklılık gösterebilmektedir. Tablet başında zaman algısının yok olması ve zamanın nasıl geçtiğini anlamama gibi durumlar bağımlılık göstergelerinden biridir. Yetişkinlerde tablet kullanılmadığı zaman eksik hissetme, devamlı tablet ve tabletle yapılabilecek aktiviteleri düşünme gibi durumlar tablet bağımlılığına işaret edebilir. Küçük çocuklarda ise tablet bağımlılığı, tablete erişim sağlayamadığı zaman ağlama, tablet elinden alındığında öfke nöbeti geçirmesi, devamlı tabletle ilgilenmesi gibi durumlar belirti olarak kabul edilebilir. Çocuk ve ergen yaştaki tablet bağımlıları ile özel bir şekilde oturup konuşmak gerekir. İnsanlar genellikle bağımlı oldukları şey ile sahip olmadıkları bir şeyi doldurmaya çalışırlar. Ergen yaştaki gençlerin ya da çocukların hangi eksikliği hissederek bu bağımlılığı geliştirdiği, neden devamlı olarak buna ihtiyaç duydukları belirlenmelidir. Tablet bağımlılığı sorunu çocuk ve ergen yaşlarda olan çocuklarda sıklıkla karşılaşılan bir durumdur. Bağımlılık fark edildiğinde mutlaka bir uzmandan yardım alınmalıdır. Aksi durumlarda bu bağımlılık daha da şiddetlenerek ileri yaşlarda çocuklarda davranış bozukluğu, hiperaktivite bozukluğu ve dikkat dağınıklığına neden olabilmektedir.
Tablet Bağımlılığından Kurtulmak
Tablet bağımlılığından kurtulmak ancak kişilerin farklı aktivite alanlarına yönlendirilmesi ile mümkün olmaktadır. Bağımlılık sahibi olan yetişkinler, çocuklara göre daha fazla otokontrole sahip olacağından tablet ile ilgilenmek yerine kitap okumak, yürüyüş yapmak gibi alanlara yönelebilirler. Çocuklarda ise bu bağımlılıktan kurtulmak büyük oranda ebeveynlerin elindedir. Günlük tablet kullanım süresini azaltarak çocukları sanat, müzik ve spor gibi aktivitelere yönlendirerek tablet bağımlılığından tamamen kurtulmalarını sağlamak mümkündür. Tablet bağımlılığı çok ciddi boyutta olan çocuklar için bir uzmandan yardım almak da faydalı olabilmektedir. Bazen anne babalar bu durumda nasıl davranmaları gerektiğini bilemeyebilir. Ne yapacaklarını bilemedikleri durumda çocukları için yardım almak önemli bir adım olacaktır. Tablet bağımlılığının oluşmaması ya da tekrar başlamaması için ailelerin bu konuda hassas bir yaklaşıma sahip olması en önemli kriterdir. Instagram Story Arka Plan Rengi Değiştirme Read the full article
0 notes
Text
Şizofreni Belirtileri ve Tedavisi
Şizofreni, ciddi bir ruh hastalığıdır ve genellikle karmaşık belirtilerle kendini gösterir. Bu belirtiler, kişinin düşünce, duygu ve davranışlarında önemli değişiklikler yaşadığına işaret edebilir. Şizofreninin en yaygın belirtileri arasında sanrılar (gerçek olmayan şeylere inanma), yanılsamalar (gerçek dışı algılar), düşünce bozuklukları (karmaşık, anlamsız veya tutarsız düşünceler), sosyal çekilme, duygusal düzensizlikler, konuşma bozuklukları ve ilgisiz veya tuhaf davranışlar yer almaktadır. Bu belirtiler, kişinin günlük yaşamını ciddi şekilde etkileyebilir ve toplumsal uyum sağlamasını zorlaştırabilir. Şizofreni tedavisi, genellikle ilaçlar ve psikoterapi kombinasyonuyla yönetilir. Antipsikotik ilaçlar, sanrılar ve yanılsamalar gibi pozitif semptomların kontrol edilmesine yardımcı olabilir. Psikoterapi, hastaların daha iyi bir gerçeklik algısı geliştirmelerine ve sosyal becerilerini artırmalarına yardımcı olabilir. Tedavi planı, hastanın belirtileri, yaşam tarzı ve ihtiyaçlarına göre kişiye özel olarak tasarlanmalıdır. Ayrıca, aile desteği ve rehabilitasyon programları da hastaların toplumsal yaşama yeniden entegrasyonunu kolaylaştırabilir. Erken teşhis ve tedavi, şizofreninin etkilerini azaltabilir ve kişinin daha iyi bir yaşam kalitesine sahip olmasına yardımcı olabilir.
Şizofreni Belirtileri
Hallüsinasyonlar ve Sanrılar Hallüsinasyonlar ve sanrılar, şizofreninin en dikkat çekici belirtilerindendir. Hallüsinasyonlar, kişinin olmayan sesler duyması, şeyler görmesi veya hissetmesi şeklinde olabilir. Sanrılar ise kişinin, çoğu zaman paranoyak bir nitelik taşıyan, gerçeğe aykırı inançlar geliştirmesidir. Bu tür belirtiler, hastanın gerçeklik algısını ciddi anlamda bozar ve günlük yaşamını olumsuz etkileyebilir. Sosyal ve Duygusal Yoksunluk Şizofreni hastaları sıklıkla sosyal etkileşimden kaçınır, duygusal tepkileri azalır ve içe kapanır. Bu durum, hastanın iş veya okul hayatını, hatta temel günlük aktivitelerini dahi olumsuz etkiler. Sosyal ve duygusal yoksunluk, hastanın yaşam kalitesini düşürerek izolasyona yol açabilir. Kognitif Zorluklar Bu kategori, dikkat eksikliği, problem çözme yeteneklerinin azalması ve bellek sorunları gibi kognitif bozuklukları içerir. Kognitif zorluklar, hastanın akademik performansını ve iş yaşantısını olumsuz etkileyebilir. Bu tür sorunlar, uzun dönemli tedavi ve rehabilitasyon gerektirebilir. Wikipedia'da Kognitif (Bilişsellik) Wikipedia
Nörobiyolojik Mekanizmalar
Dopamin Hiperaktivitesi Dopaminin aşırı aktif olması, şizofreninin en yaygın teorilerinden biridir. Yüksek dopamin seviyeleri, özellikle hallüsinasyonlar ve sanrılar gibi belirtileri tetikleyebilir. Antipsikotik ilaçlar genellikle dopamin reseptörlerini bloke ederek bu etkiyi azaltmaya çalışır. Diğer Nörotransmitterler Serotonin ve glutamat gibi diğer nörotransmitterler de belirtileri etkileyebilir. Örneğin, serotonin reseptörleri üzerindeki etkiler, antipsikotik ilaçların negatif belirtiler üzerindeki etkisini artırabilir. Glutamat ise öğrenme ve hafıza gibi kognitif işlevlerle ilgili olduğu için, bu alanlarda yaşanan sorunlarda rol oynayabilir.
Tedavi Yaklaşımları
Antipsikotik İlaçlar Antipsikotik ilaçlar genellikle ilk tercih edilen tedavi yöntemidir. Bu ilaçlar dopamin reseptörlerini bloke ederek belirtileri hafifletebilir. Ancak, her hasta bu ilaçlara farklı yanıt verebilir ve yan etkiler yaşayabilir. Bu nedenle, tedavi sürecinde düzenli doktor kontrolleri gerekmektedir. Psikososyal Tedavi İlk olarak, psikiyatrist hastanın durumunu değerlendirir ve uygun bir tedavi planı oluşturur. Bu plan, genellikle bireysel terapiler, grup terapileri veya sosyal beceri eğitimleri gibi psikososyal tedavi yaklaşımlarını da içerir. Psikiyatristin yönlendirmesi ile psikolog da tedavi sürecine dahil olabilir.
İlaçların Yan Etkileri
Metabolik Değişiklikler Antipsikotik ilaçlar kilo alımına yol açabilir ve bu da diyabet veya kardiyovasküler hastalıklar gibi diğer sağlık sorunlarını beraberinde getirebilir. Bu tür yan etkiler, özellikle uzun süreli ilaç kullanımında sıkça görülür. Hareket Bozuklukları Antipsikotik ilaçlar tremor, rijidite ve akatisi gibi hareket bozukluklarına yol açabilir. Tremor, vücudun farklı bölümlerinde istemsiz ve ritmik hareketlere neden olan bir tür hareket bozukluğudur. Bu tarz bozukluklarda doktorunuza başvurarak ilaçlarınızı düzenlemesini talep edin.
Uzun Dönemli Yönetim ve Takip
Şizofreni, genellikle kronik bir durum olduğu için, tedavi uzun dönemli bir süreçtir. Tedavi ekibi, psikiyatristler, psikologlar destek sağlayıcı olur. Hastaların düzenli olarak medikal takip ve değerlendirmelerden geçmeleri, ilaç dozajlarının ayarlanması ve yaşam tarzı değişikliklerinin yapılması gerekmektedir. Bu makale, şizofreni hastalığının karmaşık yapısını, belirtilerini ve tedavi yöntemlerini anlamaya yönelik bir rehber niteliğindedir. Ancak, şizofreni gibi karmaşık bir sağlık sorunu için en uygun tedavi yaklaşımını belirlemek, mutlaka bir psikiyatrist tarafından yapılmalıdır.
Şizofreni Hakkında Sıkça Sorulan Sorular
Şizofreni ne tür bir hastalıktır?Şizofreni, karmaşık bir psikiyatrik bozukluktur ve duygu, düşünce, ve davranışları etkiler.Şizofreni kalıtsal mıdır?Şizofreninin kesin nedeni bilinmemekle birlikte, genetik faktörlerin etkisi olabileceği düşünülmektedir.Şizofreni Belirtileri nelerdir?Hallüsinasyonlar, sanrılar, duygusal ve sosyal yoksunluk, ve kognitif zorluklar şizofreninin temel belirtilerindendir.Şizofreni Tedavisi mümkün müdür?Şizofreni tamamen iyileşmez fakat belirtiler antipsikotik ilaçlar ve psikososyal tedavilerle kontrol altına alınabilir.Antipsikotik ilaçların yan etkileri var mı?Evet, antipsikotik ilaçlar metabolik değişiklikler ve hareket bozuklukları gibi yan etkilere yol açabilir.Şizofreni Tedavi süresi ne kadar?Şizofreni genellikle ömür boyu tedavi gerektiren bir hastalıktır.Şizofreni her yaşta ortaya çıkabilir mi?Şizofreni genellikle genç yetişkinlik döneminde ortaya çıkar, fakat her yaşta görülebilir.Şizofreni hastalığa sahip olanlar çalışabilir mi?Belirtiler kontrol altında olduğu sürece, birçok şizofreni hastası çalışabilir.Şizofreni ne sıklıkta görülür?Şizofreni, toplumda yaklaşık olarak her 100 kişiden 1'ini etkilemektedir. İlginizi çekebilecek diğer yazılar; - Demans Nedir? Belirtileri ve Tedavisi - Afazi Nedir? - Ritalin Nedir? Yan Etkileri ve Kullananlar Read the full article
0 notes
Text
Çok Oyunculu Online Oyunlar Bağımlılığı Arttırıyor
Uzmanlar, internet oyunlarıyla çok fazla meşgul olmak ve uzaklaşılınca çeşitli sıkıntılar yaşamak gibi durumların dijital bağımlılık belirtisi olduğunu belirtyor. İnternet bağımlılığının gelişmesinin bazı faktörlere bağlı olduğunu söyleyen Çocuk ve Ergen Psikiyatri Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Melek Gözde Luş, bireylerin tatmin olmak için dopamin salgılanmasını sağlayacak davranışlarda bulunduğuna dikkat çekiyor. Macera oyunlarının en fazla dopamin salgılatıcı tür olduğunu kaydeden Luş, çok oyunculu online oyunların bağımlılığı arttırdığını dile getiriyor ve ailelerin sürdürücü faktörlerin farkına varmaları gerektiğini vurguluyor. Çocuk ve Egen Psikiyatri Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Melek Gözde Luş, çocuklarda dijital bağımlılık belirtileri, nedenleri ve tedavi yöntemleri hakkında açıklamalarda bulundu ve ailelere tavsiyelerini sıraladı. İnternette geçirilen zamanın gittikçe artması bağımlılık belirtisi Herhangi bir davranışın olumsuz sonuçlarına rağmen tekrarlanmasının bağımlılık olduğunu hatırlatarak sözlerine başlayan Çocuk ve Ergen Psikiyatri Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Melek Gözde Luş, sanal bağımlılık olarak da adlandırılan internet bağımlılığının kriterlerinin davranışsal bağımlılıklarla tanımlandığını ifade etti. Dijital bağımlılığın belirtilerine değinen Luş, “İnternet oyunlarıyla çok fazla meşgul olmak, internetten ya da oyunlardan uzaklaşılınca çeşitli sıkıntılar yaşamak, geçirilen zamanın gittikçe artması, oyun oynama isteğini durduramama, sosyal medya platformlarını kullanmayı durduramama, kişinin hobilerini bırakması ve bundan dolayı psikolojik sorunların yaşandığının görülmesine rağmen yine de aşırı internet kullanımına devam etmesi, bütün olumsuz duygularını atarak sanal dünyada kendisine olumlu bir dünya yaratmaya çalışması dijital bağımlılık belirtileridir.” şeklinde konuştu. Oyun bağımlılığı oyun türleriyle de alakalı İnternet bağımlılığının gelişmesi için bazı faktörlerin gerekli olduğunu söyleyen Luş, “Dürtüsel olan çocuklarda dürtüselliğin biyolojik faktör olduğu ortaya konuluyor. Çeşitli durumlardan tatmin olamayan bireyin tatmin olmak için daha fazla uyarıcıya ihtiyaç duymasına ‘ödül eksikliği sendromu’ diyoruz. Özellikle risk almayı seven bireylerde ödül mekanizmasının bozulduğunu biliyoruz. Bireyler dopamin salgılamak için bu sebeplere yol açan davranışlarda bulunuyor.” dedi. Özellikle çocuklarda oyun bağımlılığının devam etmesinin oyun türleriyle de alakalı çevresel bir faktör olduğunu sözlerine ekleyen Luş, “En fazla dopamin salgılatıcı tür maceradır. Son zamanlarda görülen çok oyunculu online oyunlar daha fazla bağımlılığı arttırıyor.” diye konuştu. Kararında olursa faydaları da var İnternet oyunları oynamanın dozunun kaçmadığı durumlarda bazı faydaları olduğunu da dile getiren Yrd. Doç. Dr. Melek Gözde Luş, “Oyunların, kişinin zihinsel faaliyetlerini geliştirici etkileri de olduğu görülmüştür. Problem çözme yetisini geliştirmek, mağlubiyeti öğrenmek, motivasyon kazanmak, sosyalleşmeyen bireyler için sosyal ortam sağlanması, kişinin olumlu düşüncelerinin artması gibi faydaları olabiliyor.” açıklamasında bulundu. Problemler ortaya çıkmaya başladıysa yardıma başvurulması gerekir Dijital bağımlılığın ortaya çıkardığı sorunlara değinen Luş, “Akademik sorunlar, ailevi sorunlar, davranışsal sorunlar, uyku problemleri, kaygı bozukluğu, gerçek dünya ve sanal dünyanın karıştırılmaya başlanması gibi sorunlar görülebiliyor. Bu tür problemler ortaya çıkmaya başladıysa yardıma başvurulması gerekir. Ayrıca çok fazla bilgisayar başında kalmaktan dolayı bir takım omurga problemleri, kilo kaybetme veya kilo alma, sürekli yorgun olma, baş ağrıları, gözde bozulmalar, öz bakımın azalması gibi fiziksel problemlerle de karşılaşılabiliyor.” diye konuştu. Tedavi için tüm faktörler değerlendirilmeli Sürdürücü faktörlerin belirlenmesinin ve ailelerin bunları fark etmesinin önemli olduğuna vurgu yapan Yrd. Doç. Dr. Melek Gözde Luş, “Bireyin belki kişisel özellikleri hayattan zevk almamasını sağlıyordur. İçinde bulunduğu başka bir psikiyatrik sorun vardır. Bunun bilinmesi çözüm için önemli bir nokta. Bireyin bu durumu değiştirmek istememesi fark etmemiz gereken sürdürücü bir faktör.” dedi. Bağımlılığın tedavi edilebilen bir hastalık olduğunun altını çizen Luş, sözlerini şöyle tamamladı: “Öncellikle tüm faktörlerin, eşlik eden başka rahatsızlıkların ve aile yapısının değerlendirilmesi gerekiyor. Desteklenmesi gereken unsurların belirlenip desteklenmesi ve sonrasında da uygun bir şekilde terapiye başlanması birinci öncelliğimiz. Gerekli durumlarda ilaç kullanımı da önerilebilir.” Read the full article
0 notes
Photo
DOPAMİN EKSİKLİĞİ VE DOPAMİNİ DOĞAL YOLLARLA YÜKSELTMEK: #şifabul DOPAMİN NEDİR? Beynin birden fazla bölgesinde salgılanan duygu, hareket, haz ve acı hislerinin harekete geçmesini sağlayan bir nörotransmitterdir.
DOPAMİN EKSİKLİĞİ BELİRTİLERİ: - Hafıza kayıpları - İçe kapanma ve endişe - Dikkat eksikliği - Bozuk ruh hali - Aşırı tatlı yeme isteği - Huzursuz bacak sendromu - Ellerde titreme - Libido düşüklüğü - Ellerde ve ayaklarda soğukluk - Sabahları uyanmada zorluk - Aşırı sinirli olma - Parkinson hastalığına yatkınlık - Sebepsiz vücut ağrıları - Uyku bozuklukları - Çabuk yorulma - Kronik can sıkıntısı
NASIL YÜKSELTİRİZ? - Düzenli egzersiz - Ortalama 5-10 saat arası uyku - Çok geç olmadan uykuya geçmek - Dopamin yükselten bazı gıdaları daha fazla yemek: Muz, tavuk, elma, badem, avokado, salatalık, deniz ürünleri, fasulye, fındık, turunçgiller, kabak çekirdeği, çilek, ceviz, pancar, baklagiller - Katkı maddeli, aşırı şekerli ve gdo'lu gıdalardan uzak durmak
#şifa#şifa bul#şifabul#şifa bul youtube#dopamin eksikliği#dopamin#parkinson hastalığı#hafıza kayıpları#çabuk yorulma#libido düşüklüğü#anksiyete#sağlık#sağlık haberleri#sağlık bilgileri
1 note
·
View note
Text
B12 Eksikliği Depresyona Neden Olabilir Mi?
Bir diyetisyen olarak mental sağlık sorunlarının temel sebeplerine bakarım. Bu kimyasal bir dengesizlik ise kişinin neden depresyona girdiğinin kesin cevabı B12 değildir.
Depresyon Sebebi Vitamin Yetersizliği Olabilir Mi?
Bazen bedeninizin istediği bir besinin eksik olması depresyona neden olabilir. Bazen de beyindeki serotonin hormonunun dengesizliğinden dolayı depresyon oluştuğu söylense de tam olarak kanıtlanmamıştır. Buna rağmen, birçok insan bildiği kadarına (muhtemelen bir sebep üzerine) yoğunlaşmaktadır. Aslında, depresyona sebep olabilecek birçok sebep olabilir. B12 bu makalede inceleyeceğimiz sadece bir nedendir.
Neden B12 Bu Kadar Önemli?
B12 nörotransmitterleri düzenlemede tıpkı dopamin ve serotonin gibi temel bir rol üstlenmektedir. B12’nin SAM ile oynadığı rolün depresyonla ilgisi olabilir. SAM (S-adenozilmetiyonin) vücudun her hücresinde bulunmaktadır ve aynı zamanda ruh halinizi şekillendiren beyin kimyasallarının bozulması ve üretiminde de bulunmaktadır. Yeterince B12 (ya da folik asit) olmaması, SAM seviyenizi düşürebilir. B12 aynı zamanda mitokondri sağlığında da rol oynamaktadır. Her bir hücrenin enerji üretiminden sorumlu olan bu güç evleri ruh halinizi düzeltmeye yardımcı olan sinir taşıyıcılarının dolaşımında da etkilidir. Bu yüzden B12 yokluğu mitokondrial sağlığın zayıf olması demektir. Kronik stresten (yaşam biçimi, egzersiz ya da beslenmeden) kaynaklanabilen yüksek kortizol seviyeleri de aynı şekilde sizin ruh halinizi etkileyebilir. Yüksek kortizol seviyeleri mitokondri oksidatif hasara neden olabilir ve daha sonra nörotransmitter sinyalinizi etkileyebilir. Folik asit ile beraber B12, Omega 3, C vitamini, Çinko ve Magnezyumdan oluşan besinler sizi bu oksidatif hasardan koruyabilir.
B12 B Karışım Ailesinin Bir Parçasıdır/ Ne İle Arttırılabilir?
Diyetinize B12’yi dahil etmeyi düşündüğünüzde en iyi yöntem nikotinik asit, folik asit ve B6’dan oluşan bir B karışımı eklemek olabilir. Bunların tamamı ruh hali üzerinde etkilidir. B12 almak için en iyi yöntem diyetinize merada beslenmiş organik et dahil etmektir. Diğer kaynaklar balık, süzme peynir ve organik yoğurttur. Buna rağmen stres B vitaminlerini tüketir, bu yüzden sıklıkla karışık B ilavesi yapmayı öneririm. Unutmayın bir konu üzerine eğitim almak ve çok yoğun egzersiz de beden üzerinde strestir. Uyku eksikliği de strestir. Eğer vejetaryen iseniz, o zaman bir B karışımı ve ek bir B12 takviyesini düşünebilirsiniz. Bir B karışımında P-5P formunda B6’ya bakın, metilkobalamin olarak B12’nize ve metil-folit olarak folitin değerlerinize baktırın. Folik asit sentetiktir. Uzak durun ondan! 800 mcg’lık folit ve 400 mcg’lık B12 takviyesi satın alın. Her ne kadar diyetinizde B12’ye ihtiyacınız olsa da, dengeli bir vitamin ve minerale sahip olmak için az işlemden geçmiş tüm yiyeceklerden oluşan bir beslenme en iyisidir. Ne yazık ki, bugünün toplumunda bedenimizin istediği tüm besinleri sadece yiyeceklerden almak zordur. Topraklarımız yoksullaştı, yiyeceklerimizin birçoğu market raflarında haftalarca bekliyor, işlenmiş yiyecekler ve GDO’lu ürünler arttı. Beslenme eksikliğimiz bazı vitamin ve mineral eksikliklerine sebep oluyor.
İlaçlar B12 Eksikliğine Sebep Olur Mu?
Proton Pompası ve Histamin 2 reseptörü, beslenme bozukluğuna sebep olabilecek iki ilaç sınıfındadır. Bu ilaçlara başladıktan sonra depresyonunuz başladı mı ya da daha kötüye gitti mi diye kendinize sorun. Beslenme bozukluğuna sebep olabilecek diğer ilaçlar doğum kontrol hapları ve nitrik oksitdir (güldürücü gaz). Beyin dengesizliğinin aslında beslenme bozukluğundan kaynaklandığını düşünmüş olabilirsiniz. Bütün mineral ve vitaminlerimiz bir bütünlük içerisinde çalışırlar.
Diğer B12 Eksikliğinin Belirtileri (Depresyondan Başka)
• Sürekli yorgunluk • Karıncalanma hissi • Saç dökülmesi • El ve ayaklarda uyuşma • Çarpıntı • Baş ağrıları • Baş dönmesi • Sarsıntılar • Dil iltihaplanması
B12 Eksikliğinin Sebepleri
Bu makale neden düşük B12’ye sahip olduğunuz konusunda tüm sebepler üzerinde durmamaktadır, bu yüzden aşağıda daha detaylı araştırmak isteyebileceğiniz bazı B12 eksikliğinin başlıca sebepleri bulunmaktadır. • Vejetaryen beslenme • Düşük mide asidi • İlaçlar • Yüksek homosistein seviyeleri • B12’niz ile beraber yeterince folikasit almama • Doğuştan bağışıklık durumu • Sızıntılı bağırsak sendromu • Kilo verme ameliyatı • Yeme bozukluğu • Yaşlılık (Yaşlandıkça B12 emilimi kabiliyetimizi kaybederiz, yaşlandıkça daha düşük mide asidi seviyesine sahip olma eğiliminde oluruz.) Read the full article
#b12eksikliğibelirtileri#b12eksikliğinasılanlaşılır#b12eksikliğinedenolur#b12eksikliğinedir#b12eksikliğisonuçları
0 notes
Text
Parkinson hastalığı: en erken semptomlar
Sinir sistemini yok eden ve ölümcül olan Parkinson hastalığı sıklıkla titreme ile ilişkilidir, ancak bu işaret hastalığın geç saatlerinde ortaya çıkmaktadır. Parkinson'un titremeden önce ortaya çıkan semptomları vardır.
Parkinson hastalığı, hareket kontrolünde yer alan sinir sisteminin aracıları olan dopamin üreten nöronlar öldüğünde ortaya çıkar. Newsyou bildirildi.
Parkinson hastalarında dopamin eksikliği nedeniyle, baş ve uzuvların sallanması, gecikmiş hareketler, denge bozuklukları ve vücutta genel sertlik gibi semptomlar ortaya çıkar. Bu semptomlar yaln��zca etkilenen sinir hücreleri zaten ciddi şekilde tahrip olmuşsa ortaya çıkar.
Parkinson hastalığının erken belirtileri vardır, ancak bunlar belirsizdir ve genellikle tehlikeli bir durumla ilişkili değildir. Bu arada, erken tedavi hastalığın seyrini geciktirebilir.
Özellikle, hastalığın belirtileri vücut sistemlerinin normal işleyişinde aşağıdaki anormalliklere sahip olabilir:
Bu semptomlar daha sık görülürse ve net bir açıklaması yoksa, bir nörolog tarafından muayene edilmesi gerekir. Parkinson hastalarının yakın akrabaları olan insanlar üzerinde araştırma özellikle önemlidir.
Tıbbi analizlerden, hastalığın erken teşhisi ile cilt biyopsisi yapabilirsiniz. Teşhis, cildin sinir uçlarındaki spesifik protein birikimleri ile belirlenir.
Elle yazmak neden faydalıdır? Bir kişinin el yazısı, Parkinson hastalığının erken saptanmasına yardımcı olur. Çalışmalar yazı tipini değiştirdiğini gösteriyor: harfler çok küçük. Hastalık durumunda, metin yazmak insanlar için süper bir görev haline gelir: yazmak için ciddi çaba sarf etmesi gerekir.
from WordPress https://ninovalib.com/parkinson-hastaligi-en-erken-semptomlar/
0 notes
Text
Serotonin: ihtiyacınızı Doğal Olarak Nasıl Artırırsınız? I Moiira
Kadın ve Yaşama Dair Her Şey https://moiira.com/serotonin-ihtiyacinizi-dogal-olarak-nasil-artirirsiniz/
Serotonin: ihtiyacınızı Doğal Olarak Nasıl Artırırsınız?
Serotoninin neredeyse bütün insan davranış süreçlerinde rol oynadığını biliyor musunuz? Serotonin: ihtiyacınızı Doğal Olarak Nasıl Artırırsınız? Duygularınızdan, sindirim ve motor becerilerinize, bu güçlü kimyasal yaşam ve vücut fonksiyonunun bir çok yönünü etkiler.
Serotonin reseptörleri beyin boyunca bulunur, burada bir bölgeden diğerine mesaj gönderen nörotransmiterler olarak çalışırlar. Ancak insan vücudundaki serotoninin çoğunluğu aslında sindirim, iştah, metabolizma, ruh hali ve hafıza dahil olmak üzere bir dizi biyolojik işlemi etkilediği bağırsakta bulunur.
Serotonin seviyenizi artırmak, depresyon için doğal bir çare olarak çalışabilir ve genel ruh halinizi iyileştirebilir. Ancak bu ve herhangi bir nörotransmitter ile, onun da vücutta birikmesini istemiyorsunuz. Bu nedenle serotonin düzeylerinizi doğal olarak arttırmak, kötü yan etkileri olan antidepresanlarıkullanmaktan daha iyi bir seçenektir .
Serotonin: ihtiyacınızı Doğal Olarak Nasıl Artırırsınız? Serotonin Nedir? Vücuttaki Roller
Serotonin, bir nörotransmiter görevi gören bir kimyasaldır, yani beynin bir bölgesinden diğerine sinyal göndermeye yardımcı olur. Serotoninin kimyasal adı 5-hidroksitriptamindir ve bazen 5-HT olarak adlandırılır. Bir nörotransmitter olarak, nöral aktiviteyi kontrol eder ve çok çeşitli nöropsikolojik süreçlerde rol oynar.
Serotonin beyinde nasıl çalışır? Vücudun serotoninin sadece yüzde 2’si beyinde bulunur ve yüzde 95’i hormonal, endokrin, otokrin ve parakrin etkilerini modüle ettiği bağırsakta üretilir. Beyinde, vücutta doğal olarak meydana gelir ve bir nörotransmiter olarak çalışır, motor işlevini, ağrı algısını ve iştahını düzenlemek için beyne kimyasal mesajlar veya sinyaller gönderir. Ayrıca kardiyovasküler fonksiyon, enerji dengesi, sindirim fonksiyonu ve ruh hali düzenleme dahil olmak üzere çeşitli biyolojik süreçleri modüle eder.
Serotonin, ruh halini düzenleme ve hormonları doğal olarak dengelemekabiliyeti ile bilinen temel bir amino asit olan triptofanın bir yan ürünüdür . Triptofan beyindeki serotonine dönüşür ve ruh halinizi kontrol altına almak ve stres hormonu üretiminizi azaltmak için diğer temel amino asitleri kullan��labilir hale getirmeye yardımcı olur.
Serotonin – Dopamin
Serotonin ve dopaminin işlevi nedir? Her ikisi de depresyonda rol oynayan nörotransmiterlerdir. Serotonin bir ruh hali düzenleyicisi olarak işlev görür ve ayrıca sindirim ve uyku gibi diğer birçok vücut işleminde de rol oynar. Dopamin, beyindeki “zevk merkezi” olarak adlandırılan şeye bağlıdır. Vücudunuz, ödüllendirildiğinde dopamin salgılıyor, ancak düşük dopamin seviyeleri düşük motivasyona ve çaresizlik duygularına neden olabilir.
Serotonin ve dopamine bakıldığında, en büyük fark, iki nörotransmiterin ruh halinizi nasıl etkilediğidir. Dopamin, zevkli deneyimlerden sonra serbest bırakılır ve serotonin duyguları işleme şeklinizi etkilerken, motivasyonunuzu ve ilginizi değiştirir. Optimal sağlık için, dopamin ve serotonin seviyelerini dengede tutmamız gerekir.
Serotonin’in Ruh Sağlığı ve Depresyonla İlişkisi
Serotonin sinir hücrelerimiz arasında sinyaller ileterek, ruh halimizi ve uykumuzu etkileyen beyin fonksiyonlarını değiştirme yeteneği verir. Depresyon için Serotonin, yıllar boyunca birçok klinik ve preklinik çalışmanın odak noktası olmuştur. Araştırmacılar, kimyasalın insandaki beyin bölgeleri boyunca birçok reseptöre işaret ettiğini biliyorlar, ancak serotoninin bir antidepresan olarak kesin mekanizmaları hala araştırılmaktadır.
Columbia Üniversitesi’nde yapılan araştırmalar, serotonin için bilinen 15 reseptörün çoğunluğunun depresyon ve depresyon benzeri davranışla bağlantılı olmasına rağmen, en çok çalışılan 1A ve 1B reseptörleri olduğunu göstermektedir. İnsan beyni görüntüleme ve genetik çalışmalar, bu iki reseptörün depresyon ve antidepresan tedaviye yanıtta rol oynadığını göstermektedir.
Dünya Psikiyatrisinde yayınlanan bir incelemeye göre , “kanıtlar, serotonin fonksiyonunun bozulmasının bazı durumlarda klinik depresyona neden olabileceğini göstermektedir.” Ayrıca kanıtlar, düşük serotonin fonksiyonunun, bir hastanın bir birincil depresyondan ziyade depresyondan kurtulma yeteneğini tehlikeye sokabileceğini göstermektedir. savunmasız insanlarda ruh halini düşürme etkisi. Bu, triptofan delesyonunun, önceden depresyon atakları olan kişilerde, aile öyküsü nedeniyle sadece daha yüksek bir depresyon riski taşıyanlara kıyasla daha belirgin olduğunu gösteren çalışmalar nedeniyle doğru görünmektedir.
SSRI’ları içeren çalışmalar, serotoninin ruh halimize doğrudan etkisi olamayacağını, aksine depresyon semptomlarını hafifletmeye yardımcı olan otomatik duygusal tepkilerde olumlu kaymaları destekleyebildiğini göstermektedir.
Serotonin Faydaları ve Kullanım Alanları
Serotonin: ihtiyacınızı Doğal Olarak Nasıl Artırırsınız? 1. Mood ve Bellek geliştirir
Araştırmalar düşük beyin serotonin seviyelerinin zayıf hafıza ve depresif ruh hali ile ilişkili olduğunu göstermektedir . Ayrıca serotonin ve triptofanın bağırsakta beynin eksenini değiştiren ve ruh halinizi ve bilişsel sağlığınızı etkileyen alternatifler ürettiğini de biliyoruz. Araştırmacılar, diyet triptofan seviyelerinin düşürülmesinin, beyin serotonin seviyelerinin düşürülmesine neden olarak etkilerini araştırmak suretiyle serotoninin depresyondaki rolünü araştırabildiler.
2. Sindirim Düzenler
Vücudun serotonininin yüzde doksan beşi bağırsakta üretilir. Araştırmalar,kimyasalın bağırsak motilitesinde ve iltihabında rol oynadığını göstermektedir. 5-HT doğal olarak serbest bırakıldığında, bağırsak hareketliliğini başlatmak için belirli alıcılara bağlanır. Serotonin ayrıca iştahı düzenler ve gıdaları sindirim sistemini tahriş ettiklerinde daha hızlı bir şekilde ortadan kaldırmak için daha fazla kimyasal üretir.
Serotonin: ihtiyacınızı Doğal Olarak Nasıl Artırırsınız? 3. Ağrı giderir
Pain Research and Treatment dergisinde yayımlanan bir çalışmada kronik bel ağrısı olan hastalarda postoperatif ağrı düzeyleri ile serum serotonin düzeyleri arasında ters bir ilişki olduğu bulundu. Başka bir çalışma , sağlıklı gönüllülere 5-HT fonksiyonunu manipüle etmek için akut triptofan tükenmesi geçirdiklerinde, bir ısı termoduna cevap olarak önemli ölçüde azalmış bir ağrı eşiği ve tolerans yaşadıklarını buldu.
Serotonin: ihtiyacınızı Doğal Olarak Nasıl Artırırsınız? 4. Kan Pıhtılaşmasını Destekler
Kanın pıhtılaşmasını ilerletmek için yeterli serotonine ihtiyacımız var . Kimyasal, kan iyileşmesinde yardımcı olmak için kan trombositlerinde salınır. Ayrıca, küçük damarları daraltmak için çalışır, böylece kan pıhtıları oluşturur. Bu serotonin yararı iyileşme sürecine yardımcı olsa da, çok fazla serotoninin koroner kalp hastalığına katkıda bulunan kan pıhtılarına yol açabileceğine dair kanıtlar da vardır , bu nedenle, olumsuz etkileri önlemek için normal serotonin aralığında kalmak önemlidir.
Serotonin: ihtiyacınızı Doğal Olarak Nasıl Artırırsınız? 5. Yara iyileşmesine yardımcı olur
Uluslararası Moleküler Bilimler Dergisi’nde yayınlanan bir çalışmada , serotoninin yanık hastalarında cilt iyileşmesini arttırmada potansiyel bir terapötik aday olarak hareket ettiği tespit edildi. Araştırmacılar serotoninin hücre göçünü önemli ölçüde hızlandırdığını ve yara iyileşme sürecini in vitro ve vivo yanık yaralanma modellerinde iyileştirdiğini buldu.
Serotonin: ihtiyacınızı Doğal Olarak Nasıl Artırırsınız? Normal Serotonin Serileri
Serotonin seviyelerinizi kan testi ile test ettirebilirsiniz. Kan tipik olarak damardan alınır ve sonuçlar için laboratuara gönderilir. Serotonin eksikliği veya karsinoid sendromu riski taşıyan kişilerin (yüksek serotonin düzeyleri) kan testine ihtiyacı olabilir. Normal serotonin aralığı mililitre (ng / mL) başına 101-283 nanogramdır. Düzeylerinizi bir laboratuardan aldıktan sonra, test ölçümleri farklı olabileceğinden ve normal sonuç olarak kabul edilenleri değiştirebildiğinden, bunları sağlık uzmanınızla görüşmek en iyisidir.
Serotonin Eksikliği Belirtileri ve Nedenleri
Araştırmalar, bozulmuş serotonin fonksiyonunun, depresyon, anksiyete, zorlayıcı davranış, saldırganlık, madde kötüye kullanımı, mevsimsel duygusal bozukluk, bulimya, çocukluk hiperaktivitesi, aşırı duygusallık, mani, şizofreni ve davranış bozuklukları gibi psikiyatrik bozukluklarla ilişkili olduğunu göstermektedir.
Düşük serotonin semptomları aşağıdakileri içerir:
Depresyon hali
kaygı
Panik ataklar
saldırganlık
sinirlilik
Uyku problemi
İştah değişiklikleri
Kronik ağrı
Zayıf hafıza
Sindirim sorunları
Baş ağrısı
Düşük serotonin seviyesine neden olan nedir? Serotonin, karmaşık bir kimyasal madde ve reseptör sisteminin bir parçasıdır. Düşük serotonin seviyeniz varsa, diğer nörotransmitterlerde eksiklikler olabilir, bu da bu gibi belirgin semptomlara neden olur. Araştırmacılar serotonin eksikliğine neyin neden olduğunu kesin olarak bilmiyorlar, ancak genetik, zayıf beslenme ve yaşam tarzı nedeniyle olabilir. Kronik stresle uğraşıyorsanız veya ağır metaller veya böcek ilaçları gibi toksik maddelere maruz kalırsanız, daha düşük serotonin riski altında olabilirsiniz. Diğer nedenler arasında güneş ışığı eksikliği ve uzun bir süre boyunca belirli ilaçların alınması olabilir.
Serotonin: ihtiyacınızı Doğal Olarak Nasıl Artırırsınız? Eksikliği tedavi nasıl
Farmasötik ilaçlara ihtiyaç duyulmadan serotonin düzeylerini artıracak doğal serotonin gıdaları ve güçlendiricileri vardır.
1. Anti-İnflamatuar Gıdalar
Bağırsaklarınızın sağlığının, vücudunuzun serotonin üretme yeteneğini değiştireceğini biliyor musunuz? Bağırsak sağlığınızı artıracak ve iyi ve kötü bakteri dengesini artıracak iltihap önleyici gıdalar yemeniz önemlidir . En iyi yiyeceklerden bazıları arasında yabani yakalanmış somon, yumurta, yeşil yapraklı sebzeler, fındık ve taze sebzeler bulunur.
Bağırsaktaki iyi bakterileri en üst düzeye çıkarmak için, probiyotik yiyecekler de faydalıdır. Kefir, kombucha, probiyotik yoğurt ve elma sirkesi yemek veya içmek bağırsak sağlığınızı iyileştirmeye yardımcı olacaktır. Avokado, hindistancevizi yağı, sızma zeytinyağı ve ghee gibi sağlıklı yağlar da iltihabı azaltmaya yardımcı olacak ve serotoninin doğal üretimini destekleyecektir.
Serotonin: ihtiyacınızı Doğal Olarak Nasıl Artırırsınız? 2. Egzersiz
Araştırmalar, egzersizin beyin fonksiyonu üzerinde yararlı etkilere sahip olduğunu göstermektedir çünkü nörotransmiterler dopamin, serotonin ve noradrenalini modüle etmektedir. Bu kimyasal haberciler egzersiz, beyin fonksiyonlarını etkileme ve hatta nörolojik bozuklukları iyileştirmeye katkıda bulunur.
3. Yeterince Güneş Işığı Alın
Yeterli güneş ışığı almazsanız, serotonin nörotransmitteri doğru şekilde üretilmeyecektir. Araştırmalar güneş ışığı ile serotonin üretimi arasında doğrudan bir ilişki olduğunu göstermektedir . Güneş ışığına maruz kalmanın beyni kimyasal serbest bırakması için tetiklediğine inanılmaktadır. Bu, en azından kısmen neden düşük serotonin seviyelerinin mevsimsel duygusal bozukluk 0r SAD ile ilişkili olduğunu açıklayabilir .
Serotonin: ihtiyacınızı Doğal Olarak Nasıl Artırırsınız? 4. Triptofan
Besinlerde yayınlanan araştırmalar , triptofan alımının azalmasının, mutluluğu artıran bazı beyin aktivitelerinde önemli düşüşlere yol açabileceğini göstermektedir. Bir çalışmaya göre, hastalar günde 6 gram L-triptofan aldıklarında duygudurum bozuklukları, bağımlılıklar veya hormonal problemlerle ilgili negatif semptomları azaltmada sıklıkla başarılıdırlar. Bu miktarda triptofanın birkaç ay boyunca her gün alınmasının, ruh hali değişimlerini, sinirlilik, gerginliği ve huzursuzluğu azalttığı gösterilmiştir.
Serotonin: ihtiyacınızı Doğal Olarak Nasıl Artırırsınız? 5. 5-HTP
5-HTP veya 5-Hidroksitriptofan, vücut tarafından doğal olarak üretilen bir amino asittir. Serotonin üretmek için kullanılır, bu nedenle 5-HTP takviyesi genellikle ruh halini iyileştirmek ve depresyon belirtilerini azaltmak için kullanılır. 5-HTP takviyelerini çevrimiçi olarak ve sağlık mağazalarında bulabilirsiniz. Ancak araştırmacılar , 5-HTP takviyelerinin, bir amino asit dengesizliğini önlemek için dikkatli bir şekilde ve doktorun altında kullanılmasını önermektedir.
Serotonin: ihtiyacınızı Doğal Olarak Nasıl Artırırsınız? SSRI’lar Kullanımlar ve Yan Etkiler
Seçici serotonin geri alım inhibitörleri veya SSRI’lar, beyninizdeki serotonin seviyelerini artırarak depresyon semptomlarını iyileştirmek için kullanılır. En yaygın SSRI türlerinden bazıları Prozac ve Zoloft’tur.
Nöropsikolojik çalışmalar , hem sağlıklı hem de depresyonda olan katılımcılarda, SSRI’lerin uygulanmasının, beynin duygusal olarak yönlendirilen bilgilere tepki verme şeklindeki olumlu değişikliklere yol açtığını göstermektedir. Ancak, diğer araştırmalar , hastaların yalnızca yüzde 50’sinin SSRI’lara yanıt verdiğini ve etkili remisyonun zamanın yüzde 30’undan daha az gerçekleştiğini göstererek yeni antidepresan stratejilerinin gerekli olduğunu belirten farklı sonuçlar olduğunu bildirmektedir.
SSRI’lar dünyada en çok reçete edilen antidepresan ilaçlardır, ancak potansiyel yan etkileri olmadan gelmezler. En sık görülen yan etkilerden bazıları uyuşukluk, mide bulantısı, sinirlilik, baş dönmesi, baş ağrısı, ishal, uyku sorunu, cinsel problemler ve bulanık görmedir.
SSRI’lar ayrıca bazı ilaçlarla etkileşime girer ve bazı ilaç ilaçları veya bitkisel takviyelerle birleştirildiğinde tehlikeli etkilere neden olabilir. Muhtemel etkileşimler hakkında sağlık uzmanınıza danışın.
Ve SSRI’ları durdurduktan sonra çekilme benzeri semptomlar yaşama riski vardır. Bu belirtiler arasında bir huzursuzluk, baş dönmesi, mide bulantısı, grip benzeri semptomlar ve daha fazlası olabilir.
SSRI’lara ek olarak, depresyon için kullanılan başka bir ilaç sınıfına serotonin-norepinefrin geri alım inhibitörleri veya SNRI’ler denir. Bu ilaçlar, başka bir nörotransmitter olan hem serotonin hem de norepinefrin düzeylerini arttırır.
Serotonin: ihtiyacınızı Doğal Olarak Nasıl Artırırsınız? Serotonin Sendromu Nedenleri ve Tedavisi
Bir tür serotonin toksisitesi olan Serotonin sendromu, vücutta yüksek seviyede kimyasal biriktiğinde görülür. Bunun nedeni bazen düzeyleri yükselten iki veya daha fazla ilaç almak veya ilaçları bazı bitkisel takviyelerle birleştirmek olabilir. LSD, kokain, ecstasy ve amfetaminler gibi yasadışı uyuşturucuların kötüye kullanılması da bu duruma neden olabilir.
En sık karşılaşılan serotonin sendromu belirtileri anksiyete, huzursuzluk, ajitasyon, terleme ve konfüzyondur. Daha ciddi vakalarda, kas seğirmesi, kas sertliği, düzensiz kalp atışı, yüksek tansiyon, yüksek ateş ve nöbet gibi sağlık sorunlarına yol açabilir.
Araştırmalar ayrıca yüksek serotonin düzeylerinin kemiklerimiz üzerindeki etkilerinden dolayı osteoporoz riskini arttırdığını göstermektedir. Bu belirtileri fark ederseniz, sağlık uzmanınıza danışın ve seviyelerinizi test ettirmek için onunla konuşun.
Bu durumla ilgilenen kişiler için serotonin sendromu tedavisi, kimyasal seviyelerinizin çok yüksek olmasına neden olan ilaçlardan veya ilaçlardan çekilmeyi içerir. Periactin gibi nörotransmiterin üretimini engellemek için kullanılan ilaçlar da vardır.
Serotonin: ihtiyacınızı Doğal Olarak Nasıl Artırırsınız? Önlemler ve İlaç Etkileşimleri
Düşük veya yüksek serotonin düzeyleri konusunda endişeleriniz varsa, sağlık uzmanınıza danışın. Eksikliği gidermek için serotonin hapları veya takviyeleri kullanmadan önce, özellikle etkileşimleri önlemek için zaten ilaç kullanıyorsanız doktorunuzdan tavsiye alın. Serotonin: ihtiyacınızı Doğal Olarak Nasıl Artırırsınız?
Hamilelik sırasında veya hemşirelik sırasında serotonin takviyelerinin kullanımını destekleyecek yeterli araştırma yoktur, bu yüzden kullanmadan önce sağlık uzmanınıza sorduğunuzdan emin olun.
Serotonin: ihtiyacınızı Doğal Olarak Nasıl Artırırsınız? Son düşünceler
Serotonin tanımı, beyin ve bağırsakta üretilen bir nörotransmiterdir. Çeşitli vücut süreçlerine izin veren beyindeki alıcılara mesajlar gönderir. Serotonin vücudun birçok bölümünü etkiler ve iç kimyasal dengeyi sağlar.
Dopamin ve serotonin aynı mıdır?��Hayır – ikisi de ruh hali ve duygularda rol oynayan nörotransmiterler, ancak farklı. Serotonin molekülü, yaşam olaylarına olan duygusal tepkilerimizi değiştirirken, dopamin zevkli deneyimlerden etkilenir.
Serotonin seni nasıl hissettiriyor? Normal serotonin seviyeleri kendini normal hissettiriyor. Ancak çok yüksek veya çok düşük seviyeler olumsuz etkilere neden olabilir. Vücudunuz doğru miktarda serotonin ürettiğinde, düzenli uyku yaşamalısınız, ancak çok az veya çok az olması uyku işlev bozukluğuna neden olabilir.
Seviyeleriniz çok yüksek olduğunda ne olur? Vücutta çok fazla kimyasal üretildiği zaman ortaya çıkan Serotonin sendromu, endişe, huzursuzluk, hızlı kalp atışı ve yüksek ateşe yol açabilir.
Düşük seviyeli kişiler için, genellikle triptofan veya 5-HTP formundaki serotonin takviyeleri, eksikliğin giderilmesine yardımcı olabilir. Araştırma aynı zamanda egzersiz yapmayı, günlük güneş ışığına maruz kalmayı ve sağlıklı, antienflamatuvar bir diyet yemek yemenin doğal olarak seviyeleri artırmaya yardımcı olacağını öne sürüyor. Serotonin: ihtiyacınızı Doğal Olarak Nasıl Artırırsınız?
Kaynak: Moiira % Etiketler%
#serotinin eksikliği#serotonin nedir?#Serotoninin neredeyse bütün insan davranış süreçlerinde rol oynadığını biliyor musunuz?#Sağlık
0 notes
Text
Dopamin Nedir? – Nasıl Arttırılır?
Sinir sistemimiz yanıtları göndermek ve bizim vücudumuzu kontrol etmemizi sağlamak için dopamin ihtiyacı duyar. Vücudumuzda dopamin eksikliği olması durumunda bazı dopamin eksikliği belirtileri ortaya çıkar ve dopamin fazlalığı belirtileri de eksikliğine oranla daha farklıdır. İnsanlar bir merkezi sinir sistemi üzerinden vücutlarını kontrol eden canlılar sınıfındadırlar. Merkezi sistemimiz olarak adlandırılan bu sinir sistemi beynimizin vereceği tüm komutları iletir ve merkezi sinir sisteminden iletilen komutlar arasında şu an siz bu yazıyı okuduğunuzda oturuş şekliniz, vücut pozisyonunuzu koruma, gözlerinizi hareket ettirmeye yarayan sistemin kontrolü, kafanızın hareketlerini kontrol etmek bulunur.
Merkezi sinir sistemi bozulması halinde ise kişiler birçok farklı sorunlarla karşı karşıya kalırlar ve bu durum çok ciddi sorunlar yaratabilir. Örneğin Multiple Skleroz adlı MS olarak kısaltılan bir merkezi sinir sistemi hastalığında hastalar yürümek, kollarını kullanmak gibi merkezi sinir sisteminden gelen işlevleri yapmakta zorlanabilirler. Sadece Multiple Skleroz değil, benzer merkezi sinir sistemi hastalıklarının tamamında sistemden iletilen veriler bir diğer tarafa giderken sorun yaşar ve bu sorun dolayısı ile kişiler vücutlarını kontrol etmek gibi konularda çok büyük zorluklar yaşarlar.
Vücudumuzda dopamin beyinden başlayarak 4 farklı yolla vücudumuza yayılır ve bunu biz hissetmeyiz bile. Beyin içerisinde yer alan bazı bölümler dopamin salgılanmasından sorumludur ve bu bölümden çıkan dopamin tüm vücudumuzda yer alır, ancak bunun üretimi ve tüketimi aşamasında beynimizde en ufak bir his bile olmaz.
Beynimizde dopamin 2 farklı aşamada üretilir ve oluşur. ilk aşamada amino asit tirosini dopa adı verilen bir madde oluşur ve sonra dopamine dönüştürülür-dönüşür.Dopamin vücudunuzda birçok konudan sorumludur ve bu sebeple özellikle vücut ve insan sağlığı için son derece önemli olduğu bilinmektedir. Uzmanlar özellikle bebeklerden başlayarak her yaştan insanın dopamin seviyesini kontrol altında tutmak gerektiğine, bunun için ise dikkatli olmak gerektiğine değinmektedirler.
Dopamin hayvanlarda daha farklı etkilerle kendisini gösterebilir.
Dopamin düzeyleri bir hayvanın yaptığı hareketleri tekrar etmesine, örneğin bir atın sürekli olarak koşmasına sebep olur. Eğer dopamin seviyesi düşük olsaydı bir hayvanın koşma veya kendine özgü hareketleri yapmakta zorlanma veya yapamama durumu ile karşı karşıya kalmasının mümkün olabileceği düşünülür.
Dopamin, örneğin bir laboratuarda üretilmiş olan küçük deney farelerini, lezzetli yiyecek yiyebilmek için kendisini test ettikleri makinede pedala defalarca basmasına sebep olan, kısaca bir şeyler yemek, bir şeyler içmek, bir şeyleri yapabilmemizi sağlamak açısından en önemli kimyasallardan bir tanesidir, belki de birinci olanıdır.
Dopamin olmasaydı olamazdık. İnsanlar bugün cinsellik, karnını doyurmak, yıkanmak ve diğer tüm eylemleri yaparken dopamin sayesinde bunları yapıyorlar. Eğer ki dopamin olmasaydı biz olmazdık ancak oldu da olduk diyelim, bu durumda yemek yemek veya benzer cinsellik yaşamak gibi konularda istekli olmazdık ve bunun sonucunda yine yok olurduk. Yemek yemek için açlık hissetmek gerekir ve tokluk hissine erişme isteği buna sebep olur. Dopamin olmasaydı tam olarak bu olamazdı ve bunun bir sonucu olarak ise asla karnımızı doyuramazdık, doyurmak istemezdik. “İstek kimyasalı” olarak da görülebilecek olan dopamin aslında insanların vücudunda olmazsa olmazdır ve bunu biz hissetmesek bile yaşama sebebimizdir.
Dopamin bir zevk-istek kimyasalı olarak da adlandırılabilir. Örneğin seks yapma isteği dopamin olmasaydı olmazdı. Seks insanlar için bir ihtiyaç ve ödüldür. Bu ödül için biraz çaba harcamak gerekir ve bu çabayı harcamadan seks yapmak mümkün olmaz. Ancak çaba harcarsanız sonucunda ödül kazanırsınız. Örneğin kendinize partner ararsınız ve çaba harcamış olursunuz, sonucunda ise seks yaparsınız ve ödülünüzü alırsınız.
Veya karnınız acıkmıştır, yemek yemek istiyorsunuzdur ancak bir ödül olarak yemek yemeyi görüyorsunuzdur. Bu durumda yemek yapmak için malzemeleri toparlar ve çaba harcayarak yemek yaparsınız ve sonuç olarak ödül olarak yemek yersiniz ve dopamin seviyeniz normal olarak yükselir.
Dopamin Eksikliği Belirtileri
Dopamin eksikliği anlaşılabilir mi? Evet!
Eğer ki dopamin eksikliği yaşıyorsanız bunun birçok farklı belirtisi olabilir.
Daha uzun saatler boyunca uyuma isteği
Bir şeyleri yapmak istememe, örnek olarak çalışmak istememe vb.
Konsantrasyon sorunları
Daha az motive olma ve daha az zevk alma durumu
Zayıf koordinasyon
Hareket etmede zorluklar veya hareketlerde kısıtlanma
Gibi durumlar dopamin eksikliği belirtileri arasında yer almaktadır. Bu belirtilerden herhangi birisini kısa vadeli olarak yaşamak genelde acil bir uzmana danışma sebebi olmamalıdır. Ancak bu durum uzun süredir devam ediyorsa, özellikle de son maddede yazan hareket etmede zorluk ve benzer sorunlar devam ediyorsa bir uzmana dopamin konusunda soru sormak gerekli olabilir. Eğer dopamin seviyeniz eksikse ve bu durum erkenden tedavi edilmez ise kalıcı hasarlara sebep olabileceğinden acil olarak bir şekilde kimyasallarla dışarıdan ve uzman tarafından önerilecek olan eylemler ile tedavi edilmelidir.
Uyku eksikliği gibi durumlar dopamin seviyenizin düşmesine sebep olabilecek olan durumlardan bir tanesidir. Uzun saatler uykusuz olarak bilgisayara bakıyorsanız çok ciddi dopamin eksikliği yaşayabilirsiniz.
Dopamin Neye Yarar?
Öğrenme hızı, durumu ve anlama kabiliyetini etkiler
Motivasyonunuzu büyük oranda etkiler, motivasyonunuzun yüksek olması dopamin seviyenizin normal düzeyde olduğuna işaret ediyor olabilir
Kalp atış hızınız ile dopamin çok yakın ilişkilidir
Kan damarlarının sağlıklı fonksiyonlarını koruması, özellikle ana arter damarların sağlıklı kalmasından sorumludur
Böbrek fonksiyonlarınızın kontrol altında tutulması ve sağlıklı böbrek işlevlerinde özellikle dopaminin önemi o kadar büyüktür ki…
Hamilelik sonrasında süt miktarı ve kalitesinin dopamin ile etkileşimde olduğu bilinmektedir
Uyku, eğer ki uyku sorunları yaşıyorsanız ve motive değilseniz, son dönemde dopamin eksikliğine bağlı belirtiler yaşıyorsanız uyku sorununuz dopamin eksikliği sebebiyle olabilir
Ruh haliniz ile dopamin durumu yakından ilişkilidir
Dikkat eksikliği sorununuz ile dopamin yakından ilgilidir
Mide bulantısı ve kusma gibi sorunlar ile dopamin yakından ilişki içerisindedir. Bir kişinin sık kusması veya mide bulantısı çekmesi dopamin ile ilişkili olabilir
Ağrının hissi ve ağrı durumu ile dopamin arasında çok güçlü bir bağ bulunduğu bilimadamları tarafından ortaya çıkarılmıştır
Hareket hızı ve kontrolü ile dopamin yakından ilişkilidir. Çok yavaş hareket eden insanların dopamin eksikliği yaşıyor olabilecekleri düşünülmektedir.
Dopaminin Akıl Sağlığı Üzerinde Etkilisi Nedir?
Çoğu akıl sağlığı bozukluğu ve zorluğunun tek bir nedenini belirlemek zordur. Uzmanlar bu konuda akıl sağlığını yitiren insanların neden dolayı akıl sağlığını yitirdikleri konusunu belirmekte genelde psikolojik sebeplere dayanırlar. Ancak yeni dönemde düşünceler beynin bazı bölümlerinde dopamin eksikliği ve dopamin fazlalığı durumunun kişilerin delirmesine ve akıl sağlığını yitirmesine sebep olan en önemli sebep olarak gösterilmeye başlamıştır.
Uzmanların burada demek istediği, aslında akıl sağlığını yitiren kişilerin psikolojik sorunları olmasa bile dopamin seviyesi sorunları ile akıl sağlıklıklarını yitirmelerinin mümkün olabileceğine dönük ifadelerdir. Özellikle de bazı araştırmalarda dopamin seviyesinin az olması veya fazla olmasının akıl sağlığı üzerinde sanılandan daha fazla etkili olabileceği belirtilmiştir.
Şizofreni: Günümüzden onlarca yıl kadar süre önce, araştırmacılar şizofreni semptomlarının hiperaktif bir dopamin sisteminden kaynaklandığına dönük bir inanca sahiplerdi. Ancak bunu kesin olarak o dönemde kanıtlamış değillerdi. Bugün ise şizofreni hastalarının beyinlerinde aslında onlarca yıl önce düşünülen şeyin gerçek olduğunu biliyoruz ve bunun yalan olmadığını tıbben kanıtlamış durumdayız. Şizofreni hastalarının özellikle de hayal görme ve gaipten sesler duymasının sebebi olarak beyinlerinde olan dopamin seviyesi sorunlarından kaynaklandığını artık çok net biliyoruz. Bu hastaların bu durumdan kurtulmasını sağlamak ise buna dönük tedaviler sayesinde olabilmektedir.
DEHB: Kimse dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğuna (DEHB) ne veya nelerin sebep olduğunu %100 bilmemektedir. Ancak bazı uzmanlar buna sebep olan durumun beyinde dopamin eksikliği olduğuna işaret etmişlerdir. Kesin olarak kanıtlanmış olmasa bile çok sayıda uzmanın genel görüşü dikkat eksikliği ve hiperaktivite sorunlarının dopamin ile çok yakından ilişkili olduğunu göstermektedir.
Uyuşturucu kullanımı ve bağımlılığı: Kokain gibi ilaçlar beyninizde büyük ve hızlı bir dopamin artışına neden olabilecek güçtedir. Vücudunuzda üretilenden çok daha fazla sizi mutlu edecek dopamin düzeylerinizi yükseltecek olan bu uyuşturucu maddeler bir süre sonra vücudunuzun üretebildiğinden çok daha fazla dopamini vücuda yüklemesinden dolayı bırakılmasını imkansız kılar. Kişiler istemese bile vücut yani bilinç doğal olarak yüksek dozda ve kendisini mutlu hissettirecek olan dopamin seviyesine dönülmesini ister.
Diğer Hastalıklar Ve Dopamin İlişkisi
Obeziteden parkinsona kadar birçok farklı akıl hastalığı sınıfında olmayan hastalık üzerinde de dopaminin direkt veya dolaylı yoldan etkili olduğuna inanılmaktadır. Amerikan Tıp Derneği tarafından 2013 yılında obezite bir hastalık sınıfında yer almıştır ve bu hastalığın dopamin ile yakından ilgisi olduğu, kişilerin dopamin nedeniyle obezite olmasalar bile gıda tüketimlerinin fazla olmasının dopamin ile ilişkisinin olduğuna değinilmektedir.
Parkinson hastalığı: Dopamin, beyninizdeki nöronların hareketi yürütmesini ve kontrol etmesini sağlamaktadır. Parkinson hastalığında bir tür nöron sürekli olarak zarar görür ve bu sebeple bu zarar gören nöronlar bazı sinirleri iletmekte zorluk çıkarır. Tıpkı Multiple Skleroz hastalığında olduğu gibi bunu biraz daha halk dilinde açıklamak gerekirse, bir damarınızın içerisinden geçecek olan ki eğer ki damarın yarısı kapalıysa 10 saniyede akıyorsa, damar tam açıkken 3 saniyede akabilir ve kan zamanında yerine ulaşabilir. Ancak bu nöronlar zamanında yerine ulaşamadığında belirli problemler baş gösterir. Kimyasal dengesizlik fiziksel bazı belirtiler yaratır ve parkinson hastaları iletim sorunları yaşayacak oldukları için dopamin dolayısı ile bazı sorunlar yaşarlar. Bunların arasında en bilinen yan etkiler daha doğrusu belirtiler arasında titreme durumu, sertlik durumu, kendiliğinden oluşan ve istem dışında yaşanan hareket hızında yavaşlama, dengede bozulma ve dengede durma bozuklukları ve zayıf koordinasyon bulunmaktadır. Doktorlar bu semptomları bu kimyasalın seviyesini yükselten ilaçlarla tedavi etmektedirler ve cerrahi olarak tedavi seçenekleri de ayrıca mevcuttur.
Obezite: Obezitenin özellikle direkt dopamin ile ilgili olmadığı bilinmekte olsa bile son dönemde dopamin ile direkt ilgisi olduğu belirtilmektedir. Bazı kişilerin dopamin eksikliği gibi durumları yemek yediklerinde azaldığı, ancak daha fazla yemek yediklerinde bu durumun azaldığına işaret etmektedir. Bu durumun ise obeziteye sebep olan kilo alma problemleri yarattığı ifade edilmiştir.
Dopamin Hayatınızı Kurtarabilir
Dopamin vücut için son derece hayatidir ve zaman zaman eksikliği kalıcı sağlık sorunlarına sebep olur. Bu nedenle bu durumu tedavi etmek için reçeteli dopamin (Inotropin) ilaçları-takviyeleri kullanılır:
Düşük kan basıncı
Yetersiz kalp debisi (kalbin yeterince kan pompalamama durumu)
Hayati organlara zayıf kan akışı durumu
Bazı hastalarda septik şok vakaları görülmesi
Olması mümkündür. Bazı hastalar kontrol altında tedavi alsalar bile şu durumlarla karşı karşıya kalabilirler:
Düzensiz kalp atışı
Daha hızlı kalp atış hızı
Nefes darlığı
Göğüs ağrısı
Mide bulantısı ve kusma
Baş ağrısı
Birçok ilaç dopamin ile direkt ve dolaylı olarak etkileşim içerisindedir ve bu sebeple doktorunuz kullandığınız tüm ilaçları dopamin tedavisi öncesi bilmeniz gerekenler (bildirmeniz gerekenler) kısmında bilmesi gerekmektedir.
İlaçlar Dopamin Seviyesini Etkiler Mi?
Bazı ilaçlar dopamin seviyelerini büyük oranda etkiler.
Alkol, tütün ürünleri ve benzer kimyasallar dopamin seviyesi üzerinde son derece etkili olan tüketim ürünleri arasında yer alırlar. Yüksek dozda alkol ve sigara tüketimi özellikle dopamin seviyelerinizi çok yakından ilgilendirir.
Bu maddelerden alacak olduğunuz zevk-dopamin düzeyi bir kare çikolatadan alacağınız dopamine oranla vücudunuza çok yüksek dozda dopamin yüklemesine sebep olabilir ve bunlarda sizin gereksiz yere mutlu olmanızı sağlayabilir. Ancak bu durum bağımlılık yaratır ve sürekli olarak ilgili maddeyi vücudunuz yeniden ister. Uyuşturucu bağımlıları kendilerini ilk uyuşturucu kullandıklarında durdurabilseler bu zaten bağımlı olmazlar. Ancak genelde zevk uğruna ilk dönemde kullanılan uyuşturucu daha sonrasında vücudun genel bir gereksinimi gibi olur ve dopamin seviyelerini bir anda düşürmek mümkün olmayacağından uyuşturucu bağımlıları dopamin düzeylerini kontrol ederek ilaçlar ile tedavi edilirler.
İhtiyacınızdan daha fazlasına ihtiyacınız varsa ve bir şeyi ihtiyacınızdan daha fazla kullanıyoresanız bu bir bağımlılık durumudur. Durdurmak isteseniz bile bunun sonucu olacağını düşünürsünüz, örneğin sigarayı bırakmak istersiniz ama elleriniz ve ayaklarınızın titreyeceğini, stres ve psikolojik sorunlar yaşayacağınızı düşünürsünüz ve bu sebeple bırakmaya gücünüz yetmeyebilir.
Sigarayı bırakmış olsanız bile vücudunuz onun tadını ve verdiği gereksiz yüksek düzeyde dopamin seviyesine bağlı olarak çok ciddi mutluluk dolayısı ile yıllar sonra sigaraya yeniden başlamanıza sebep olabilir.
Dopamin bağımlılık yaratma sorumluluğunu direkt olarak üstlenmemektedir. Genetik ve çevresel faktörler gibi diğer şeyler bağımlılık üzerinde son derece büyük bir rol oynamaktadır.
The post Dopamin Nedir? – Nasıl Arttırılır? appeared first on Zovovo - En İyi Bilgi Sitesi.
Kaynak: https://www.zovovo.com/dopamin-nedir/
0 notes
Text
Dopamin Nedir? Ne İşe Yarar? Eksikliği ve Dopamin Nasıl Artar
Dopamin Nedir? Ne İşe Yarar? Eksikliği ve Dopamin Nasıl Artar
Dopamin Nedir? Ne İşe Yarar? Eksikliği ve Dopamin Nasıl Artar Vücut tarafından üretilen, beyinde yer alan dopamin reseptörlerini aktivite eden dopamin; bir nörotransmit olarak hareket ederek, kişinin kendini daha mutlu ve huzurlu hissetmesini sağlıyor. Hipotalamus tarafından da salgılanan bu madde; aynı zamanda bazı ilaçların etkin maddesi olarak da kullanılıyor. Temel görevi, beynin…
View On WordPress
#dopamin#Dopamin Eksikliği Belirtileri:#Dopamin Eksikliği Neden Olur?#Dopamin Eksikliği Tedavisi:#Dopamin Nasıl Arttırılır?#Dopamin Ne ��şe Yarar?
0 notes
Photo
RT @SaglikNotu: Dopamin eksikliği belirtileri https://t.co/3QZGe7dwV8
0 notes
Text
Libido Nedir? Doğal Olarak Libido Nasıl Artırılır?
Libido eksikliği kadınlarda erkeklerden daha yaygındır, ancak her iki cinsiyeti de önemli ölçüde etkilemektedir. Aslında, araştırmalar kadınların yüzde 32’si ve erkeklerin yüzde 15’i düzenli olarak cinsel ilişki arzusundan yoksun olduğunu gösteriyor. Düşük libido, hayatınızın herhangi bir döneminde çeşitli nedenlerden ortaya çıkabilir; Düşük testosteron, depresyon, stres, ilişki sorunları, cinsel işlev bozukluğu, reçeteli ilaçlar, fazla kilo, çok az veya fazla egzersiz, uyku apnesi ve uyuşturucu veya alkol kullanımı. Doğal olarak, birçok insan libidoyu nasıl arttıracağını merak ediyor. Cinsel ilişki yapmaktan hoşlanmıyorsanız, kesinlikle yalnız değilsiniz. İyi haber şu ki, libidoyu arttırmak için pek çok doğal çözüm mevcuttur. Bunu hedefliyorsanız o zaman bazı yaşam tarzı değişiklikleri yapma zamanı gelmiştir. Örneğin, stres seviyesini düşürmek, uykunuzu iyileştirmek, yemeklere daha fazla doğal afrodizyak eklemek ve doğru miktarda egzersiz yapmak zihninizi ve vücudunuzu libido teşvik edici bir duruma geri getirmek için potansiyel olarak zararlı ilaçlar olmaksızın libidoyu nasıl artırabileceğinize yönelik tüm tekniklerdir.
Libido Nedir?
Libido, bir kişinin genel cinsel dürtü ya da cinsel aktivite arzusu olarak tanımlanır. Kadınlarda düşük libido ve erkeklerde düşük libido, bazı benzer köklere sahiptir, bazı ize cinsiyete özgüdür. Erkeklerde, yaşlandıkça libidoda kademeli bir düşüş olması aslında oldukça normaldir. Her erkek farklıdır, ancak çoğu erkek 60’lı ve 70’li yaşlarında bir miktar cinsel arzuya sahiptir. Eğer yaşlanma libido azalmasının nedeni değilse, bunun nedeni erkeğin depresyona veya aşırı strese maruz kalması olabilir. Erkeklerde düşük cinsel dürtünün diğer olası nedenleri ilaç yan etkileri, endokrin bozukluk veya uyku apnesi nedeniyle erkek cinsiyet hormonlarında azalmasıdır. Az bilinen bir gerçek, uyku apnesinin alışılmadık şekilde düşük testosteron seviyesine yol açabilmesidir. Düşük testosteron, ereksiyon bozukluğuna (EB) neden olabilir. B durum, erkeğin ereksiyon elde edemeyeceği veya devam edemeyeceği bir durumdur. Her iki durum düşük testosteronu içerse de, EB ve düşük libido ortak “komorbiditeler” olarak düşünülse de mutlaka aynı zamanda ortaya çıkacak değildir.
Düşük libido aslında erektil disfonksiyonu olanlara göre erken veya gecikmiş boşalma olan erkeklerde daha sık görülür. Kadınlarda düşük cinsel dürtü söz konusu olduğunda, birçok neden olabilir. Psikologlara göre “Kadınların cinselliği çok yönlü ve oldukça karmaşık olma eğilimindedir.” Kadınlarda cinsel isteksizlik ya da düşük libido yaygın nedenleri arasında partner ile olan ilişkideki sorunlar, sosyokültürel etkiler ve fibroidler, endometriozis ve tiroid problemleri gibi tıbbi durumlar yer alır. Düşük testosteron sadece erkekler için değil, kadınlar için de cinsel sorunlara neden olur. Kadın testosteron seviyeleri 20’li yaşların ortalarında zirveye ulaşır ve menopoza girene kadar sürekli olarak azalır. Menopozdan sonra, kadınlardaki testosteron seviyeleri aşırı bir şekilde düşer ve aynı zamanda cinsel dürtü de aşırı derecede düşebilir. Doğum kontrol hapları ve diğer hormonal gebelik önleme yöntemleri de bir kadının cinsel isteğini olumsuz yönde etkileyebilir. Libido geliştirme konusunda, cinsel arzu düzeyini etkileyebilecek iki önemli biyolojik kimyasal vardır: dopamin ve prolaktin.
Bir teori var; dopamin arzuyu artırırken, prolaktin tam tersini yapar, onu düşürür. Herhangi bir ilaç alıyorsanız, bazılarının prolaktin salınımını artırabileceğini veya dopamin salınımını önleyebileceğini bilmek önemlidir. Bu iki durum da cinsel isteği azaltabilir ve diğer cinsel yan etkilere neden olabilir. Erkeklerde, düşük prolaktin, kötü cinsel sağlığın ve psikolojik sağlığın belirtileri ile ilişkilendirilmiştir. Düşük prolaktin düzeyleri aynı zamanda büyük vücut kitle indeksi, yüksek kan şekeri seviyeleri, düşük fiziksel aktivite seviyeleri ve genel olarak sağlıksız hissetme ile ilişkilidir. İlişki sorunları, depresyon, reçeteli ilaçlar, alkolizm, uyuşturucu kullanımı veya diyabet gibi kronik hastalıklar, her iki cinsiyette de düşük cinselliğin kökeninde olabilir. Çok büyük vücut kitle indeksi, libido söz konusu olduğunda hem erkekler hem de kadınlar için sorunlara neden olabilir. Obez erkekler erektil zorluklarla mücadele etme eğilimindedir, ancak çalışmalar, sadece küçük bir ağırlık yüzdesini kaybetmenin hem erkek hem de kadın cinsel işlevini artırabildiğini göstermiştir. Duke Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada, obez insanların cinsel problemleri bildirme olasılığı 25 kat daha fazladır.
Libido , Diyet ile Nasıl Artırılır
• Kollajen açısından zengin besinler : Kollajen üretimi doğal olarak yaşla birlikte azalır.Bu cilt sağlığı üzerinde doğrudan olumsuz bir etkiye sahiptir. Bu olgu, erkeklerin ereksiyonu sürdürmesini zorlaştırabilir ve kadınlarda daha gevşek vajinal duvara yol açabilir. Kollajen seviyenizi arttırmak için daha fazla kemik suyu tüketebilirsiniz ve kollajen takviyesi veya kemik sıvısından yapılan bir protein tozunu tercih edebilirsiniz. C vitamini de kollajen üretimini artırmaya yardımcı olur. • Su : Dehidratasyon bir dizi olumsuz yan etkiye neden olabilir, örneğin, cinsel arzu sussuzluktan kolayca düşebilir. Olası yorgunluk, baş ağrısı ve vajinal kuruluktan kaçınmak istiyorsanız, bol bol su tüketmeniz gerek. • Karpuz : Karpuzda bulunan likopen, beta-karoten ve sitrülin olarak bilinen bitki besinleri kan damarlarının rahatlamasına yardımcı olur. Karpuz erektil disfonksiyon ilaçları gibi organ-spesifik olmayabilir ancak doğal olarak libidoyu geliştirmek istediğinizde herhangi bir olumsuz yan etki olmadan yardımcı olabilir. • Muz : Hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalara göre muz, cinsel dürtüleri geliştiren kadın hormon düzeylerini artırmaya yardımcı olabilir. • Küçük hindistancevizi, safran ve karanfil : Baharatlar, libido gibi genel sağlık için harika olan antioksidanlarla doldurulur. Özel olarak yayınlanan araştırmalar, hindistancevizi ve karanfil özlerinin erkek hayvan deneklerinin cinsel davranışını artırdığını bulmuştur. Karanfil, kötü nefesi iyileştirmede de mükemmeldir. Safran ise, antidepresanlar kullanan kadınlarda cinsel işlev bozukluğunun yanı sıra erkeklerde erektil disfonksiyonun iyileşmesine yardımcı olabilir. • Bitter çikolata : Araştırmalar, çikolata tüketiminin triptofan içeriği nedeniyle serotonin salınımına yol açtığını ve bazı afrodizyak ve duygudurum etkilerine yol açtığını göstermiştir. Sadece düşük şekerli, yüksek kaliteli bir bitter çikolata seçtiğinizden emin olun. • Brezilya fıstığı : Bu fıstıklar, sağlıklı testosteron düzeylerinin korunmasında rol oynayan selenyumda yüksektir. Ayrıca vücudunuzun serotonin üretimine de yardımcı olurlar, bitter çikoklataya benzer. • Yüksek kaliteli protein : Yumurta, balık, kümes hayvanları ve sığır/kuzu gibi protein açısından zengin gıdalar, serotonin düzeyini artırmanıza ve ruh halinizi ve libidoyu artırmanıza yardımcı olabilir. • Maca kökü : Genellikle “maca” olarak anılan Maca kökü, adaptojenik bir bitkidir. Cinsel uyarıcı olarak geleneksel tıp uygulamalarında popüler olan Maca tüketimi, hem cinsel istekte artışa hem de cinsel işlev bozukluğunun azalmasına neden olur. Sağlıklı erkeklerde libidoyu iyileştirmek için iki hafta kadar kısa bir süre içinde sonuç verebilir.
Sağlıklı Libido İçin Kaçınılması Gereken Gıdalar
• Alkol : Alkollü içeceklere aşırı yüklenmenin cinsel isteği, uyarılma ve duyarlılığı azalttığı bilinmektedir. Eğer alkol içecekseniz, bir bardak polifenol açısından zengin kırmızı şarap tercih edin. Kırmızı şaraptaki antioksidanlar kan damarlarının genişlemesine yardımcı olur ve önemli uyarılma bölgelerine kan akışını artırır. • İşlenmiş gıdalar : Obezite düşük libido ile ilişkilidir. Diyetinizden mümkün olduğunca işlenmiş gıdalardan kaçının ve bunları daha az işlenmiş seçeneklerle değiştirin. • Fabrikada üretilen etler : Çok sayıda geniş çaplı bilimsel kanıt mevcut olmasa da, birçok doğal sağlık çalışanı, organik olmayan, fabrikada satılan etleri tedavi etmek için kullanılan hormonların normal hormon üretimini engelleyebileceğinden endişe duyuyorlar. İşlenmiş şeylerden uzak durun ve libidoyu desteklemek için her zaman organik gıdaları tercih edin. • Yüksek sodyumlu gıdalar : Konserve yiyecekler ve işlenmiş gıdalar gibi sodyumda çok yüksek olan gıdalar, yüksek kan basıncına katkıda bulunabilir ve bu da cinsel organlara kan akışını azaltabilir. • Mikrodalgada patlamış mısır: Uygun olabilir, ama kesinlikle sağlıklı değil. Mikrodalga patlamış mısır torbalarının astarında bulunan kimyasallar, erkekleri kötü etkiler. 2009 çalışmasına göre, bu tip patlamış mısır torbaları PFOA veya PFOS gibi perfluoralkil asitleri içermektedir. Bu da sperm sayımını önemli ölçüde düşürdüğü bilinmektedir. • Geleneksel süt ürünleri : Fabrikada satılan etler gibi, geleneksel süt ürünleri birçok kuruluş tarafından sağlıklı olarak kabul edilir. Bununla birlikte, inek sütünden elde edilen süt, peynir ve diğer süt ürünleri, östrojen ve testosteron seviyelerini olumsuz etkileyen ftalik asit esterleri olarak bilinen sentetik hormonlara sahip olabilir. • Şeker : Şeker genelde hormonları olumsuz yönde etkiler. Çalışmalar, testosteron seviyeleri ile ilgili spesifik ve ilgili etkileri göstermiştir. 2013 yılında erkek deneklerde yapılan bir çalışmada, glikoz tüketimi, erkeklerin diyabet, prediyabet veya normal glukoz toleransı olup olmadığına bakılmaksızın, ortalama olarak yüzde 25’lik bir testosteron düzeyini düşürmüştür. Testosteron seviyeleri, glikoz tüketiminden sonra saatlerce düşük kaldı. • Kafein : Bu biraz karmaşık ama libido sorunlarıyla karşılaşıyorsanız kafeini karıştırmamak en iyisidir. Atletik performans sırasında, az miktarda kafein, testosteronu artırır, bu da cinsel dürtü üzerinde olumlu etkileri gösterebilir. Ancak, bu artış aslında yararlı olmayabilir, çünkü kafein ayrıca libidoyu daha da azaltan stres oluşturma potansiyeline sahip olan kortizol seviyelerini de arttırır. Kahve ve çaylar, sağlıklı bir yaşam için harika eklemeler olabilir, ancak kontrol altında tutun ve kafeinli ürünleri yatmadan en az altı saat önce için.
Libido, Uçucu Yağlar ile Nasıl Artırılır
Cinsel ve ruhsal uyarılmayı arttırmaya yardımcı olabilecek libido için çeşitli esansiyel yağlar vardır ve doğal afrodizyak olarak davranır. Libido güçlendirici aromaterapi karışımının bir parçası olarak yasemin yağı kullanılması, davranışsal uyarılma, uyanıklık ve olumlu duygudurumun artmasına yardımcı olabilir. Menopoz ve duygudurum sorunları nedeniyle düşük libido ile mücadele eden bir kadın iseniz, adaçayı yağı iyi bir seçenek olabilir. Depresyon belirtilerini iyileştirmeye ve kortizol seviyelerini düzenleyerek daha sağlıklı cinsel dürtüleri desteklemeye yardımcı olabilir. Ayrıca menopozal kadınlar için bir güç merkezidir, neroli esansiyel yağı menopoz semptomlarını hafifletmeye, cinsel isteği artırmaya ve postmenopozal kadınlarda kan basıncını düşürmeye yardımcı olur. Neroli yağı, stresi azaltmak ve endokrin sistemi geliştirmek için etkili bir müdahale potansiyeline sahip olabilir. Rezene yağı pozitif östrojen benzeri etkilere sahiptir, bu da onu hem bilimsel hem de tarihsel olarak libido güçlendirici yapar, kadınlar için. Bu etkiler, bazı endokrin bozucu kimyasallar gibi doğurganlığı veya üremeyi olumsuz yönde etkilememektedir. Vitex’ten gelen yağ, kadınlarda menopozdaki libido problemlerini azaltmak için bir başka harika seçenektir. Menopozda değil misiniz? Bu yağ / takviye, ilaç dolabına inanılmaz bir katkı sağlar; daha belirgin olan bazı faydaları arasında, PMS belirtilerinini hafifletmesi, doğurganlığı artırması, akne temizlemesi ve emziren annelerde süt sağlaması yer alır.
Libido, Takviyeler ile Nasıl Artırılır
Erkekler için düşük libido takviyeleri
• Ginseng : (günde 1000 miligram) Ginseng’in Asya ve Amerikan çeşitlerinin erkeklerde libidoyu güçlendirmek için sinir fonksiyonu ve merkezi sinir sistemi aktivitesini olumlu yönde etkilediği görülmektedir. • Tribulus : (günde üç kez 85–250 miligram) Geleneksel Çin Tıbbında afrodizyak olarak kullanılır. • Kadife Fasulye : (Günde 5 gram) Kadife fasülye veya Mucuna pruriens bitkisi, özellikle infertil erkeklerde stresi azaltmaya yardımcı olur ve antioksidan aktivitenin libidoyu (ve semen kalitesini) arttırmasına neden olur. • Yohimbe : (günde 1–3 kez 5–4 miligram ) Yaygın olarak cinsel işlev bozukluğu için bir çare olarak kullanılan yohimbe ağacının kabuğu, düz kasların gevşemesini ve cinsel performansta iyileşme teşvik edebilir. Ancak insan çalışmaları sınırlıdır. • Maca : (günde üç kez 500 miligram) Araştırmalar, bu adaptojen bitkiinin cinsel isteği artırmaya yardımcı olduğunu göstermektedir.
Kadınlar için düşük libido takviyeleri
• Panax Ginseng : (günde 1000 miligram) Panax ginseng menopoza girecek kadınlarda cinsel isteği artırdığı gösterilmiştir. • Ashwagandha : (günde bir veya iki kez 500 miligram) Takviye formunda ashwagandha kullanmak, kadınlarda cinsel sorunlarını tedavi etmede yardımcı olabilir. • Ginkgo biloba : (günde 200 miligram) Ginkgo biloba, kadınlarda antidepresana bağlı cinsel işlev bozukluğunu tedavi etmede özellikle etkilidir. • Maca : (günde üç kez 500 miligram) Araştırmalar, bu adaptojen bitkinin hem erkeklerde hem de kadınlarda cinsel istekleri arttırdığını göstermektedir, özellikle libidonun antidepresanlar gibi psikotropik ilaçlar tarafından tetiklendiği zaman. • Demir : (günde 25–30 miligram) Demir eksikliğiniz varsa, demir takviyesi almak libidonuza yardımcı olabililir. Genellikle iyi emilen demir takviyesi bakın ve bir C vitamini ile alın. Demir takviyeleri kabızlığa neden olabilir, bu nedenle, aneminizin demir eksikliğinden kaynaklandığını doğrulamak önemlidir.
Yaşam Tarzı Değişiklikleri ile Doğal Olarak Libidoyu Artırın
Çok az egzersiz düşük libido nedeni olabilir, ancak aşırıya kaçmak da istemezsiniz. Kilo egzersizleri ve yağ yakma egzersizleri gibi insanın büyüme hormonunu arttıran egzersizler, cinsel organlara, ruh halinize ve kendi beden algınıza kan akışını büyük ölçüde artırabilir. Ayrıca, yorgunluğu ve stres, depresyon ve anksiyeteyi azaltmaya yardımcı olabilecek yoga deneyin. Sigara kullanmayın. Sigara içmek sadece cinsel istek ve memnuniyeti azaltmaz, aynı zamanda doğurganlığı da azaltır. Ayrıca düzenli ve iyi uyku alın.
Düşük Libido için Geleneksel Tedavi
Düşük libido’nun fiziksel veya psikolojik bir sebebi olabilir ya da her ikisi de olabilir. Düşük libido için klinik olarak tanı konabilen iki durum hipoaktif cinsel istek bozukluğu (HSDD) ve cinsel kaçınma bozukluğu (SAD) ‘dir. İkincisi daha ciddi bir sorundur. SAD, tüm cinsel davranışları “aşırı derecede isteksizlik ve kaçınma” olarak nitelendirilmektedir. Birçok kişi, libidoyu artırmak için geleneksel tedaviye başvurur, bu yüzden geleneksel düşük libido tedavilerinden bazılarının geleneksel tıp dünyasında neler olduğunu görelim. Erkekler için testosteron replasman tedavisi, tartışmalı olmasına rağmen yaygın bir geleneksel tedavi yöntemidir. Bazı yaygın seçenekler genellikle sildenafil ve tadalafil içerir. Çoğu erkek ereksiyona neden olan reçeteli bir ilaç cevap olduğunu düşünebilir. Ancak şunu bilmelisiniz; Bu ilaçlar libidonuzu artırmaz, sadece ereksiyon olmanıza yardımcı olurlar. Zorlanmış bir ereksiyon düşük veya varolmayan cinsel dürtü köküne ulaşmayacaktır ve bu ilaçlar hafıza sorunları, sırt ağrısı, işitme kaybı ve daha pek çok yan etkiyle ilgilidir. Bir kadın düşük libidoya sahipse ve çoktan menopoza girmişse vajinal kuruluk tedavisinde vajinal östrojen kremleri önerilir. Hap veya yamalar şeklinde testosteron tedavisi de kadınlar için geleneksel olarak tavsiye edilir. Eğer fibroid gibi bir tıbbi durum cinsel sorunlara neden oluyorsa, muhtemelen fibroidi cerrahi olarak çıkarmanız önerilir. Doğum kontrol hapı cinsel isteğinizi azaltıyorsa, doktorunuz hormonal olmayan bir seçenek önerebilir. Hem erkek hem de kadınlarda düşük libido için başka geleneksel tedaviler de var, örneğin, düşük libidonun nedeni depresiyon olduğu inanılırsa ilaçta veya antidepresanlarda değişiklik yapılabilir. Yine de, birçok antidepresan cinsel isteğini azaltabilir. Hem erkek hem kadınlar ilişki danışmanına veya terapiye gidebilir ve tavsiye alabilir.
Önlemler
Düşük bir cinsel dürtü yaşıyorsanız ve doğal tedaviler işe yaramadığını farkediyorsanız çok geç olmadan daha ciddi bir fiziksel ya da psikolojik sorun yaşamadığınızdan emin olmak için doktora gidin. Düşük libidoya neden olmadıklarından emin olmak için şu anda aldığınız tüm ilaçların yan etkilerini bilmek de önemlidir. Eğer bir erkeğiyseniz ve düşük libido şikayetiyle doktora gidiyorsanız, muhtemelen biraz mavi hap verebilir, ancak bunun, yukarıda belirtilenlerin bedensel, zihinsel, duygusal veya tümünün düşük libidonun gerçek kökenine kesinlikle ulaşamayacağını bilmelisiniz.
Facebook | Twitter | Instagram | Pinterest | Youtube
The post Libido Nedir? Doğal Olarak Libido Nasıl Artırılır? appeared first on DustyLips.com.
Kaynak: https://ift.tt/2QI5u1Y
0 notes
Text
Depresyon Nedir? Belirtileri ve Tedavisi
Depresyon, insanların duygu, düşünce ve davranışlarını etkileyen yaygın ve ciddi bir ruh hali bozukluğudur. Bu durum, sürekli bir üzüntü, kaygı veya ilgisizlik haliyle karakterize edilir ve bireyin günlük yaşamını, iş hayatını, sosyal ilişkilerini ve genel yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyebilir. Depresyonun ortaya çıkmasına katkıda bulunan faktörler arasında genetik, biyokimyasal, çevresel ve psikolojik etkenler bulunmaktadır. Depresyonun şiddeti ve süresi kişiden kişiye değişiklik gösterebilir ve bazı durumlarda tıbbi müdahale gerektirebilir. Depresyon belirtileri arasında enerji kaybı, ilgi ve zevk duymanın azalması, uyku ve iştah değişiklikleri, konsantrasyon ve karar verme zorlukları, sürekli düşük ruh hali, özgüven eksikliği ve hatta intihar düşünceleri gibi psikolojik ve fiziksel semptomlar yer alır. Depresyonun teşhisi ve tedavisi, psikiyatristler ve psikologlar tarafından gerçekleştirilir. Tedavi süreci, genellikle psikoterapi, ilaç tedavisi veya yaşam tarzı değişiklikleri gibi farklı yaklaşımları içerebilir. Erken teşhis ve etkili tedavi, depresyonla mücadelede önemli faktörlerdendir ve bireyin yaşam kalitesini önemli ölçüde iyileştirebilir.
Depresyonun Tanımı ve Türleri
Majör Depresif Bozukluk Majör depresif bozukluk, en az iki hafta süreyle sürekli ve ciddi bir üzüntü hali ve ilgi kaybı ile karakterize edilir. Bu durum, günlük yaşamı ve işlevselliği olumsuz etkileyen duygu durumu, enerji, uyku, iştah ve konsantrasyon gibi alanlarda değişikliklerle birlikte ortaya çıkar. Bu tür depresyon, yaşam boyu tekrarlayabilir ve tedavi edilmezse kişinin yaşam kalitesini önemli ölçüde düşürür. Düzensiz Depresif Bozukluk (Dysthymia) Düzensiz depresif bozukluk, daha hafif ancak daha uzun süreli bir depresyon türüdür. En az iki yıl boyunca sürekli olarak düşük duygudurum, ilgi kaybı ve enerji düşüklüğü ile kendini gösterir. Düzensiz depresif bozukluk yaşayan kişiler, günlük yaşamlarında ve işlerinde daha az işlevsel olabilirler. Bu bozukluk, genellikle daha az belirgin olduğu için teşhis edilmesi zordur. Sezonluk Duygudurum Bozukluğu Sezonluk duygudurum bozukluğu, mevsimsel değişikliklerle ilişkili olarak ortaya çıkan bir depresyon türüdür. Genellikle kış aylarında gün ışığının azalmasıyla başlar ve ilkbahar ve yaz aylarında düzelir. Sezonluk duygudurum bozukluğu yaşayan kişiler, enerji düşüklüğü, uyku düzeni değişiklikleri ve karbonhidratlara yönelme gibi belirtiler yaşayabilirler. Doğum Sonrası Depresyon Doğum sonrası depresyon, doğumdan sonra ortaya çıkan ve annenin yaşam kalitesini ve bebeğiyle olan ilişkisini olumsuz etkileyen bir depresyon türüdür. Hormonal değişiklikler, uyku düzensizlikleri ve yeni sorumluluklarla baş etme stresi gibi faktörler, doğum sonrası depresyonun ortaya çıkmasına neden olabilir. Doğum sonrası depresyon, uygun tedavi ve destekle yönetilebilir. Bu konuda daha fazla detay için Hamilelik Psikolojisi başlıklı yazımızı inceleyebiliesiniz. Bipolar Bozukluk Bipolar bozukluk, depresyon ve mani (aşırı enerji, hızlı düşünce ve konuşma, düşük uyku ihtiyacı) dönemleri arasında dalgalanan bir duygu durum bozukluğudur. Bipolar bozukluk, majör depresif bozukluktan farklı olarak enerji ve aktivite seviyelerinde dikkate değer değişikliklerle karakterize edilir. Bu bozukluk, kişinin iş, sosyal ve aile yaşantısında önemli zorluklara yol açabilir ve uygun tedavi olmadan yönetilmesi zordur.
Depresyonun Nedenleri
Genetik Faktörler Depresyonun ortaya çıkmasında genetik faktörler önemli bir rol oynar. Ailede depresyon öyküsü olan bireylerin, depresyon geliştirme riski daha yüksektir. Ancak, genetik faktörler tek başına depresyonun nedeni değildir ve diğer faktörlerle birlikte değerlendirilmelidir. Beyin Kimyası ve Hormonlar Beyindeki nörotransmitterlerin dengesizliği, depresyonla ilişkilendirilmiştir. Serotonin, norepinefrin ve dopamin gibi nörotransmitterler, duygu durumunu düzenlemeye yardımcı olur. Ayrıca, stresle başa çıkma yeteneğini etkileyen kortizol gibi hormonlar da depresyonla bağlantılıdır. Çevresel ve Sosyal Faktörler Yaşanan travma, kayıp ve stresli yaşam olayları depresyon riskini artırabilir. İşsizlik, yoksulluk, aile içi şiddet gibi sosyal faktörler de depresyonun ortaya çıkmasına katkıda bulunabilir. İyi sosyal destek sistemleri ve sağlıklı ilişkiler, depresyon riskini azaltmaya yardımcı olur. Psikolojik ve Kişilik Özellikleri Bazı kişilik özellikleri ve düşünce kalıpları, depresyona daha yatkın hale getirebilir. Örneğin, mükemmeliyetçilik, düşük benlik saygısı, sürekli olumsuz düşünme gibi özellikler depresyonla ilişkilendirilmiştir.
Depresyon Belirtileri
Duygusal Belirtiler Duygusal belirtiler, depresyonun en yaygın belirtilerindendir. Sürekli üzüntü, umutsuzluk, değersizlik ve suçluluk duyguları, depresyonun duygusal belirtileri arasındadır. Fiziksel Belirtiler Depresyon, enerji düşüklüğü, uyku düzeni değişiklikleri (uyuyamama veya aşırı uyuma), iştah değişiklikleri ve kilo kaybı veya kilo alma gibi fiziksel belirtilere neden olabilir. Ayrıca, baş ağrısı, mide ağrısı ve kas ağrısı gibi somatik belirtiler de görülebilir. Davranışsal Belirtiler Depresyonda olan bireyler, sosyal izolasyon, ilgi kaybı, önceden keyif alınan aktivitelere karşı ilgisizlik ve öz bakım eksikliği gibi davranışsal belirtiler yaşayabilirler. Ayrıca, depresyonlu kişilerde öfke ve irritasyon artabilir ve bu durum, ilişkilerinde sorunlara yol açabilir. Kognitif Belirtiler Depresyon, düşünme ve konsantrasyon güçlüğü, karar verme problemleri ve hafıza sorunları gibi kognitif belirtilere neden olabilir. Aynı zamanda, depresyonda olan bireylerde sürekli olumsuz düşünme ve intihar düşünceleri gibi belirtiler de görülebilir.
Depresyonun Teşhisi
Klinik Görüşme Depresyonun teşhisi genellikle bir psikiyatrist veya psikolog tarafından gerçekleştirilir. Klinik görüşme sırasında, uzman kişinin yaşam öyküsü, belirtileri, düşünce ve duygu durumları hakkında detaylı bilgi toplar. Bu bilgiler, depresyon tanısı koymada ve tedavi planı oluşturmada önemli bir rol oynar. Psikolojik Testler ve Değerlendirmeler Depresyonun teşhisi için, bazı durumlarda psikolojik testler ve değerlendirmeler kullanılabilir. Bu testler, kişinin duygu durumu, düşünce kalıpları ve yaşam kalitesi gibi faktörleri değerlendirmeye yardımcı olur. Testlerin sonuçları, depresyonun şiddetini ve tedavi sürecini planlamak için kullanılır. Tıbbi Değerlendirme ve Laboratuvar Testleri Depresyon belirtileri, bazen tıbbi sorunlar veya ilaç kullanımından kaynaklanabilir. Bu nedenle, depresyon teşhisi öncesinde tıbbi değerlendirme ve laboratuvar testleri önemlidir. Kan testleri, hormon düzeylerini ve tiroid fonksiyonlarını kontrol etmeye yardımcı olabilir. Böylece, depresyonun altında yatan başka bir tıbbi neden olup olmadığı anlaşılabilir.
Depresyon Tedavisi
Psikoterapi Yaklaşımları i. Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT): BDT, depresyonlu bireylerin düşünce ve davranış kalıplarını değiştirerek duygu durumlarını iyileştirmeye yönelik bir tedavi yaklaşımıdır. BDT, olumsuz düşünceleri tanımlamayı, meydan okumayı ve değiştirmeyi öğretir. ii. Psikodinamik Terapi: Bu terapi yaklaşımı, bireyin bilinçaltındaki çatışmaları ve iç dinamikleri anlamaya çalışır. Psikodinamik terapi, geçmiş deneyimlerin ve ilişkilerin şimdiki duygular ve davranışlar üzerindeki etkisini keşfeder. iii. İnsancıl Yaklaşımlar: İnsancıl terapiler, bireyin özgüvenini, benlik saygısını ve potansiyelini geliştirmeye odaklanır. Terapist, bireye koşulsuz kabul ve empati sunarak kişinin kendini daha iyi anlamasına ve kabul etmesine yardımcı olur. İlaç Tedavisi i. Antidepresanlar: Depresyon tedavisinde kullanılan ilaçların başında antidepresanlar gelir. Antidepresanlar, beyindeki nörotransmitter dengesini düzenleyerek duygu durumunu iyileştirmeye çalışır. ii. Anksiyolitikler: Bazı depresyon vakalarında, anksiyete belirtileri de görülebilir. Bu durumda, anksiyolitik ilaçlar kullanılabilir. Anksiyolitikler, anksiyete belirtilerini hafifletmeye yardımcı olur. iii. Mood Stabilizatörleri: Özellikle bipolar bozukluk gibi durumlarda, mood stabilizatörleri kullanılabilir. Bu ilaçlar, duygu durumunu dengelemeye ve aşırı duygulanım dalgalanmalarını önlemeye yardımcı olur. Yaşam Tarzı Değişiklikleri i. Fiziksel Aktivite ve Egzersiz: Düzenli fiziksel aktivite ve egzersiz, depresyonun yönetiminde önemli bir rol oynar. Egzersiz, stresi azaltır, enerji seviyelerini artırır ve beyindeki duygu durumunu düzenleyen nörotransmitterlerin salınımını teşvik eder. ii. Beslenme ve Diyet: Sağlıklı ve dengeli bir beslenme düzeni, depresyonun tedavisinde etkili olabilir. Omega-3 yağ asitleri, B vitaminleri, magnezyum ve folat gibi besin öğeleri, beyin sağlığı ve duygu durumu üzerinde olumlu etkilere sahiptir. iii. Uyku Hijyen: Uyku hijyenine dikkat etmek, depresyonun yönetiminde önemlidir. Uyku düzenini sağlamak ve yeterli uyku almak, enerji seviyelerini artırır ve duygu durumunu iyileştirmeye yardımcı olur. Alternatif ve Tamamlayıcı Tedaviler i. Elektrokonvülsif Terapi (EKT): EKT, özellikle şiddetli depresyon ve tedaviye dirençli vakalarda kullanılabilen bir yöntemdir. Elektriksel uyarılar kullanarak beyinde kontrollü bir nöbet yaratır ve bu nöbet, beyin kimyasını düzenleyerek depresyon belirtilerini azaltır. ii. Transkraniyal Manyetik Uyarım (TMS): TMS, depresyon tedavisinde kullanılan non-invaziv bir yöntemdir. Manyetik alanlar kullanarak beyindeki belirli bölgeleri uyararak nörotransmitter dengesini düzenlemeye çalışır. iii. Işık Terapisi: Sezonluk duygudurum bozukluğu gibi depresyon türlerinde, ışık terapisi etkili bir tedavi yöntemi olabilir. Işık terapisi, bireyin güneş ışığına maruz kalma süresini artırarak duygu durumunu düzenlemeye yardımcı olur.
Depresyon ve İlişkiler
Aile ve Arkadaşlarla İlişkiler Depresyon, aile ve arkadaşlarla ilişkiler üzerinde olumsuz etkilere sahip olabilir. Depresyonlu bireyler, sosyal izolasyon ve iletişim problemleri yaşayabilir. Aile ve arkadaşların desteği, depresyonun yönetiminde önemli bir rol oynar. İş ve Okul Hayatındaki Etkiler Depresyon, iş ve okul hayatında performansı düşürebilir. Depresyonlu bireyler, konsantrasyon ve motivasyon eksikliği nedeniyle iş ve okulda zorluklar yaşayabilir. İlişkilerde İletişim ve Destek Depresyonlu bireylerin, duygularını açıkça ifade etmekte ve destek aramakta zorluk yaşayabilirler. İletişim ve destek, ilişkilerin sağlıklı bir şekilde sürdürülmesinde önemlidir.
Depresyonla Başa Çıkma Stratejileri
Stres Yönetimi ve Ruh Sağlığı Bakımı Stres yönetimi, depresyonun önlenmesinde ve yönetiminde önemlidir. Meditasyon, derin nefes alma ve gevşeme teknikleri gibi stres azaltma yöntemleri, duygu durumunu dengelemeye yardımcı olabilir. Ayrıca, ruh sağlığı bakımı, düzenli olarak terapi ve kendi kendine yardım tekniklerini içerebilir. Sosyal Destek ve Yardım Grupları Depresyonla başa çıkmak için sosyal destek ve yardım grupları önemli bir rol oynar. Aile, arkadaşlar ve meslektaşlar gibi sosyal destek ağları, bireyin duygularını paylaşmasına ve baş etme stratejileri öğrenmesine yardımcı olabilir. Yardım grupları, benzer deneyimler yaşayan insanlarla bağlantı kurarak duygusal destek sağlar. Kişisel Gelişim ve Başarıları Kutlama Depresyonla başa çıkmak için, bireylerin kendilerine karşı daha nazik olmaları ve başarılarını kutlamaları önemlidir. Kendini ödüllendirmek ve öz-sevgiyi teşvik etmek, duygu durumunu iyileştirebilir ve depresyonla başa çıkmayı kolaylaştırabilir.
Depresyon Farkındalığı ve Önleme
Toplum ve Okul Tabanlı Eğitim Programları Depresyon farkındalığını artırmak ve önlemek için toplum ve okul tabanlı eğitim programları düzenlenebilir. Bu programlar, depresyonun belirtileri, nedenleri ve tedavisi hakkında bilgi sağlar ve bireylerin erken müdahale için farkındalığını artırır. İş Yerinde Ruh Sağlığı İyileştirme İş yerinde ruh sağlığı iyileştirme programları, çalışanların depresyonla başa çıkma becerilerini geliştirmeye yardımcı olabilir. Bu programlar, stres yönetimi, esnek çalışma saatleri ve destekleyici bir iş ortamı sağlayarak depresyon riskini azaltır. Ulusal ve Küresel Depresyon Farkındalık Kampanyaları Depresyon farkındalığı için ulusal ve küresel düzeyde kampanyalar düzenlenebilir. Bu kampanyalar, toplumun depresyon hakkındaki bilgisini ve anlayışını artırmayı amaçlar ve etkili önleme ve tedavi stratejilerini teşvik eder.
Depresyon ve Çocuklar-Adolesanlar
Çocukluk ve Ergenlik Dönemi Depresyonu Çocuklar ve ergenler de depresyona karşı hassastır. Bu yaşlardaki depresyon, duygu durum, davranış ve düşünce süreçlerini olumsuz etkileyebilir. Çocuklar ve ergenlerde depresyon belirtileri, yetişkinlerden farklı olabilir ve daha zor fark edilebilir. Belirtilerin Farkına Varmak ve Teşhis Çocuklar ve ergenlerde depresyon teşhisi, uygun tedavi ve destek sağlamak için önemlidir. Ebeveynler, öğretmenler ve sağlık uzmanları, depresyon belirtilerini tanıyarak erken müdahalede bulunabilir. Çocuklar ve Adolesanlar için Tedavi Yaklaşımları Çocuklar ve ergenler için depresyon tedavisi, farmakolojik ve psikoterapi yöntemlerini içerebilir. Çocuk ve ergen psikoterapisi, genellikle aile terapisi ve bilişsel davranışçı terapi gibi yaklaşımları kullanır. Aile ve Okulun Rolü Aile ve okul, çocukların ve ergenlerin depresyonla başa çıkmasında önemli bir rol oynar. Aile ve okul, sağlam bir sosyal destek ağı sağlayarak ve uygun müdahale ve tedaviyi teşvik ederek çocukların ve ergenlerin iyileşmesine katkıda bulunur.
Yaşlılarda Depresyon
Yaşlılarda Depresyon Belirtileri ve Tanısı Yaşlılarda depresyon, bazen yaşlılıkla ilgili fiziksel ve bilişsel değişikliklerle karıştırılabilir. Yaşlılarda depresyon belirtileri, halsizlik, uyku problemleri ve hafıza sorunları gibi daha belirsiz olabilir. Yaşlılarda Depresyon Risk Faktörleri Yaşlılar, sağlık sorunları, sosyal izolasyon ve yaşam değişiklikleri gibi nedenlerle depresyona daha yatkındır. Yaşlılarda depresyon riskini azaltmak için bu faktörlere dikkat etmek önemlidir. Yaşlılar için Tedavi ve Destek Yaşlılarda depresyon tedavisi, ilaçlar ve psikoterapi gibi yöntemleri içerebilir. Ayrıca, yaşlıların sosyal ve fiziksel aktivitelere katılımı ve aile ve arkadaşların desteği, yaşlılarda depresyonun yönetiminde önemli bir rol oynar.
Depresyon ve Komorbid Durumlar
Anksiyete Bozuklukları Depresyon, anksiyete bozukluklarıyla sıklıkla birlikte görülür. Bu durumlar aynı anda tedavi edilmelidir, çünkü birinin varlığı diğerinin şiddetini artırabilir. Tedavi yaklaşımları, hem depresyon hem de anksiyete bozukluğu belirtilerini hedef alacak şekilde uyarlanabilir. Yeme Bozuklukları Depresyon, yeme bozuklukları ile komorbid olabilir. Anoreksiya nervoza, bulimia nervoza ve tıkınırcasına yeme bozukluğu gibi yeme bozuklukları, depresyonun şiddetini artırabilir ve tedavisini zorlaştırabilir. Bu durumlar için bütüncül bir tedavi yaklaşımı önemlidir. Madde Kullanım Bozuklukları Depresyon, madde kullanım bozuklukları ile de ilişkilendirilebilir. Alkol, uyuşturucu ve reçeteli ilaçların kötüye kullanılması, depresyon belirtilerini kötüleştirebilir ve tedavi sürecini olumsuz etkileyebilir. Bu durumların her ikisi de uygun tedavi ve destekle ele alınmalıdır. Diğer Psikiyatrik Bozukluklar Depresyon, şizofreni, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB) ve kişilik bozuklukları gibi diğer psikiyatrik bozukluklarla da ilişkilendirilebilir. Komorbid durumlar, depresyon tedavisini karmaşıklaştırabilir ve özelleştirilmiş tedavi yaklaşımları gerektirebilir.
Depresyon ve Cinsiyet
Kadınlarda Depresyon Kadınlar, hormonal değişiklikler, doğum sonrası dönem ve menopoz nedeniyle depresyona daha yatkın olabilir. Kadınlarda depresyon tedavisi, cinsiyete özgü risk faktörleri ve ihtiyaçlar dikkate alınarak uygulanmalıdır. Erkeklerde Depresyon Erkeklerde depresyon, daha az sıklıkta tanınabilir ve rapor edilebilir. Erkeklerde depresyon belirtileri, öfke, riskli davranışlar ve madde kullanımı gibi farklı şekillerde ortaya çıkabilir. Erkekler için uygun tedavi ve destek sağlanması önemlidir. Cinsiyet Rollerinin Depresyon Üzerindeki Etkisi Cinsiyet rolleri ve toplumsal beklentiler, depresyonun ortaya çıkışı ve tedavisi üzerinde etkili olabilir. Bireylerin cinsiyet rolleriyle ilgili stres ve baskılarla başa çıkma becerilerini geliştirmeleri, depresyonun yönetiminde önemlidir. Cinsiyete Özgü Tedavi Yaklaşımları Depresyon tedavisi, bireyin cinsiyetine ve ihtiyaçlarına özgü olarak uyarlanmalıdır. Kadınlar ve erkekler için farklı terapötik yaklaşımlar, terapi sürecinde cinsiyetle ilgili konuları ele alarak daha etkili olabilir. Cinsiyet duyarlı tedavi yöntemleri, her bireyin benzersiz deneyimlerini ve ihtiyaçlarını dikkate alarak depresyonun başarılı bir şekilde yönetilmesine yardımcı olur.
Depresyon ve Kültürel Farklılıklar
Kültürel Farkındalık ve Ruh Sağlığı Kültürel farklılıklar, depresyonun anlaşılması, teşhisi ve tedavisi üzerinde önemli bir etkiye sahip olabilir. Kültürel farkındalığa sahip sağlık uzmanları, hastalarının kültürel değerleri ve inançlarına saygı göstererek daha etkili bir tedavi süreci sağlayabilir. Kültürel Özgü Depresyon Belirtileri Depresyon belirtileri, kültürel faktörler nedeniyle farklılık gösterebilir. Bazı kültürlerde depresyon, fiziksel belirtilerle daha çok ilişkilendirilirken, diğerlerinde duygusal belirtiler ön plandadır. Bu nedenle, kültürel farklılıklara duyarlı bir değerlendirme ve teşhis süreci önemlidir. Kültürel Hassasiyetli Tedavi Yaklaşımları Depresyon tedavisi, bireyin kültürel değerlerini ve inançlarını dikkate alarak uygulanmalıdır. Kültürel hassasiyetli tedavi yöntemleri, hastaların tedavi sürecine daha kolay uyum sağlamalarına ve daha etkili sonuçlar elde etmelerine yardımcı olur.
Depresyon ve İş Yükü
İş Stresi ve Depresyon İş stresi, depresyonun önemli bir nedeni olabilir. Yüksek iş yükü, sürekli performans beklentisi ve iş yerindeki sosyal ilişkiler, çalışanların ruh sağlığı üzerinde olumsuz etkiler yapabilir. Read the full article
0 notes